22 aydır ABD ve batılı emperyalist devletlerin sınırsız desteğiyle terör rejimi soykırım savaşının yanında Gazze Şeridi’nde sivil halka karşı açlığı silah olarak kullanıp açlık, susuzluk, gıdasızlık ve ilaçsızlık ile dünyanın gözü önünde kırmaya devam ediyor.

Vahşet ve soykırım öyle bir noktaya geldi ki, artık Gazzeli kardeşlerimiz açlıktansa siyonist terör rejimin bombalarıyla ölmeyi tercih eder duruma geldiler. Allah’ım bu nasıl bir imtihan? Bu nasıl ağır bir yük?

Dünya Sağlık Örgütü, Gazze Şeridi'nde yetersiz beslenme ve açlıktan sadece bu ay çoğu çocuk 63 kişinin şehid olduğunu duyurdu. 5 aydır gıdanın ve insani yardımların girmediği Gazze Şeridi’nde maalesef siviller ölümlerden ölüm tercih etme noktasında iken dünya Müslümanları ise Gazze yerine kendi sorunlarına odaklanmış durumdalar. Gazze bombardıman ve açlıktan tükenirken, kimisi sıcak havalardan dert yanarken, kimisi ekonomik ve refah düzeyi sorunlarını gündem ediyor. Kimisi ülkelerinin turizmini artırma planı, kimisi de siyonist katillerle iş birliğini artırmanın ve daha fazla paye ve kazanım elde etmenin hesabını yapıyor.

Terör rejimi kasıtlı bir şekilde saldırı ve ablukasını sistematik olarak artırıyor. Böylece gıda, sağlık ve insani yardımları engelleme ve geciktirilmesini sağlayarak can kayıplarının artmasını, olmazsa ağır hasta ve sakat kalmalarını sağlamayı ve bununla direnme iradelerini kırmayı amaçlıyor.

Durum bu kadar ağır ve korkunç bir vaziyette iken halkı Müslüman olan ülkelerin liderleri ve uluslararası kurumları ise kınama ve “ateşkes görüşmeleri” ile oyalanıyorlar. Somut bir adım attıkları yok. Hâlâ bile TV’lerde çıkan bazı uzmanlar 1967 sınırları ve iki devletli çözümün bu sorunu çözeceğini ve bunun Türkiye’nin tezi olduğunu ve dünyanın bu çizgiye geldiğini söyleyebiliyorlar. Bu sözde uzman ve eski diplomatlar bu açıklamalar ile israil terör örgütü (İTÖ)’ye hizmet etmekten ve onların değirmenine su taşımaktan öte bir şey yapmıyorlar.

Bunu söyleyenler ve kamuoyu oluşturmaya çalışanlar İTÖ’nün yayılmacı işgal politikasını ve “Arz-ı Mev’ud” sapkın hayalini ve yetkililerinin, “İran’dan sonra sıra Katar ve Türkiye’ye gelecek” ve “…Finali Türkiye ile yapacağız” şeklindeki açıklamalarını görmüyorlar mı? İTÖ’nün Suriye’de ve diğer Müslüman ülkelerdeki işgal ve katliamları ortadayken bu açıklamaları yapmak İTÖ’yü meşrulaştırmak ve ihanettir. Ateşkes görüşmelerinde arabulucu ülkelerden biri olan Katar’ın da İTÖ’nün hedefinde olması kadar trajikomik bir durum olamaz.

Ateşkes ve müzakereler ile ilgili açıklama yapan HAMAS liderlerinden Halil el-Hayye, Gazze'de açlık ve katliamlar sürerken, işgalci israil ile müzakerelere devam etmenin bir anlamı olmadığını söyledi. Hayye, “Filistin halkının, israil'in müzakere oyunlarının kurbanı olmasına izin vermeyeceğiz.” dedi. Arap ve Müslüman ülkelere de seslenen Hayye, “karadan ve denizden Gazze'ye doğru harekete geçme, israil büyükelçiliklerini kuşatma ve israil ile siyasi ve ticari ilişkileri kesme” çağrısı yaptı.

HAMAS’ın çağrısıyla İstanbul, Ankara ve Diyarbakır başta olmak üzere meydanlara çıkan Müslüman halklar ve sivil toplum kuruluşları artık bıçağın kemiğe dayandığını ve somut adım atılması gerektiğini kaydettiler.

İstanbul’da gerçekleştirilen yürüyüşte söz alan Gazeteci Yazar Zülküf Yel, halkı Müslüman olan ülke liderlerine seslenerek, “Ya ayağa kalkıp liderlik yapın ya da halklara yol verin.” dedi. Bu ifade aslında Gazze’ye duyarlı olan Müslüman halklar ve insanlık vicdanının ortak talebi ve düşüncesidir.

Kınama ve konuşma ile yetinen ülke liderlerine Şehid Abdulaziz Rantisi’nin sözünü hatırlatmak istiyorum: “Şüphesiz binlerce kınama tek bir kurşun etmez.” Vesselam…