Asri hastalıklarımızdan olan “her şeyi” bilme ve “ahkam kesme” gibi fikri kibre müptela olduğumuzdan ne yaptığımız bilmez bir haldeyiz.
Toplumumuza baktığımızda, maşallah herkes her şeyi biliyor. “Ben bu konudan anlamam, anlayanlar konuşsun” diyen kaç kişi var. Özellikle sosyal medyada ahkam kesen “klavye kahramanlarına” ve yaptıkları akla ziyan, “uçuk” yorumlarına şaşırıp kalıyoruz. İşin garibi bu gençlerden İslami düşünceye sahip olanlarda aynı hataları işliyor. Bu gençlerimizin birçoğu siyasi şuurdan yoksun ve cehl-i mürekkep içinde ne dünyayı tanıyorlar nede kendi düşüncelerine hakimler. Sadece heva-heves ve sloganlarla hareket ederek dünyayı okuduklarını zannediyorlar. Siyasi şuurdan yoksun bu gençlerimiz kendi mensubu oldukları yapıların kararına aykırı bir şekilde davranıp dünyada kendilerini dışında kimsenin olmadığını zannediyorlar.
Konunun anlaşılması için Anayasa değişikliği ve referandum tartışmalarına gelelim…
İlk olarak şunu söyleyelim ki; Anayasa değişikliği içeriğinden çok şahıs endeksli ve sol partilerin bir daha iktidara gelemeyeceklerini bildiklerinden mevzuyu saptırarak “rejim” sorununa indirgemeleri nedeniyle yanlış mecrada tartışıldığına şahid oluyoruz.
Ben şahsen 15 Temmuz darbe girişiminde meydanda olan ve darbeye karşı direnen kitlelerin ve kesimlerin referandumda “Hayır” deme lükslerinin olmadığı kanaatindeyim. Bu tablo genel olarak korunsa da Saadet Partisi, genel başkan değiştirmesine rağmen aldığı “garib” kararla kan kaybına uğramaya ve muhazakar kitlelerin güvenini kaybetmeye ve siyaset mezarlığına hızlı adımlarla ilerlemeye devam ediyor.
Bölgemizde meydana ilk çıkan en önemli siyasi aktörlerden HÜDA PAR’ın Genel Başkanı Sayın Yapıcıoğlu, "Referandum ile ilgili kararı oluşturmaya çalışırken, ölçümüz milletimizin ve memleketimizin menfaati olacak. Memlekete ne getirir ne götürür, artısı ve eksisi nedir bunların hepsini hassas bir terazi de tartacağız. Bizim ölçümüz bize ne getirir götüreceğinden çok, memlekete ne getireceği ne götüreceğidir. Ölçümüz milletin, memleketin ve İslam aleminin faydasıdır."diye görüş belirtti. Ancak henüz kesin kararları açıklanmadı.
Bu açıklama ortadayken aklıevvel bazı gençlerin kendilerini dev aynasında görerek konuyu sadece “Yusufilere” indirgemeleri çokta mantıklı bir yaklaşım değildir. Yusufilere yapılan haksızlık ivedi şekilde düzeltilmelidir ve hükümet bu konuda gereken adımı öyle veya böyle atmalıdır. Ancak bunu referanduma bağlamak ve AK Partiyi sözde cezalandırma yaklaşımı pek akıllıca bir eylem değildir. Bu yaklaşım içinde olanlar CHP, HDP ve diğer hak ve halk düşmanlarının değirmenine su taşıdıklarını unutmasınlar. Ve ellerindeki kozu bu yaklaşımla kaybettikleri görsünler.
Yeter artık bu hezeyan yüklü düşünce ve yaklaşımlardan çektiğimiz. Bu düşüncede olan gençlerimiz ne yapmak istiyor. Bilmediğiniz sularda balık avlanmaktan vazgeçin de büyüklerinizi dinlemesini öğrenin. Başınıza buyruk hareket ederek hiçbir yere varamazsınız. Sosyal medyada sanal kahramanlık yapmaktan vazgeçin. Aklınızı başınıza toplayın.
Birde unuttuğumuz bir şey var; değiştirilmek istenen mer’i Anayasa 12 Eylül Kenan Evren askeri cuntasının getirdiği anayasadır. Tüm partiler lafa gelince bu anayasanın değişmesi gerektiğini söylüyorlar da, şimdi sırf muhalefet olsun diye karşı çıkmalarını anlamak mümkün değil.
Bu anayasanın tepeden tırnağa halkın değerlerin uygun şekilde değişmesi taraftarıyım ancak kimse kusura bakmasın gençlerimizin hali ortadayken seçilme yaşının 18’e indirilmesini yanlış buluyorum. Bence doğrusu insanın fikren en olgun olduğu yaş olan, efendimize risaletin gelme yaşı olan 40 olmalıdır. Bu şekliyle büyük partilerde ilerde il başkanı veya vekil olma hesabı yapan gençleri, direk yarışın içine koyacak ve kimseye “abi” gözüyle değil, artık “rakip” olarak bakacaklarına ve mecliste kavgalara etkisini göreceğiz.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.