16 Mart 1988 günü insanlık tarihine kara bir gün olarak geçti. Dönemin Irak diktatörü Saddam Hüseyin, dindarlığıyla bilinen ve Irak-İran savaşında kendisine taraf olmayan Halepçe halkını destekçisi ABD’nin başını çektiği emperyalist batılı güçlerin yardımıyla cezalandırdı.
Batılı emperyalistlerin kuklası Baas yönetimi ve başındaki diktatör Saddam, Kimyasal Ali olarak tarihe geçen Irak ordusunun Kuzey Cephesi Komutanı olan kuzeni Korgeneral Ali Hasan el-Mecid el-Tikriti'ye zehirli gaz bombaları kullanmayı emretti.
'Kimyasal Ali' emriyle 16 Mart 1988'de zehirli gaz bombalarını taşıyan sekiz adet MiG-23 uçağı tarafından Halepçe kasabasına katliam amaçlı bombardıman düzenlendi. 3 saat süren kimyasal gaz bombardımanı sonrası resmi kaynaklara göre çoğu çocuk ve kadın olan 6 bin 357 kişi, gayri resmi kaynaklara göre ise 20 binin üzerinde kişi zehirlenerek katledildi. 15 bin kişi ise ağır derecede yaralandı. Kimyasal saldırı, günümüze kadar 44 bin kişinin ölümüne, 63 bin kişinin de sakat kalmasına neden oldu.
Halepçe Katliamı hafızalardan silinmeyecek derin izler bıraktı. Bu vahşi katliam hareketi, tarih sayfalarına büyük bir kara leke olarak düşecek. Masum Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen bu insanlık dışı katliamda ölenleri bir kez daha rahmetle anıyoruz. O gün Halepçe’de yaşanan vahşet, bugün Suriye’de ve birçok yerde yaşanıyor. Şunu çok iyi biliyoruz ki, Allah’ın adaleti mutlaka tecelli oluyor ve zalimler eninde sonunda hak ettiği cezayı alacaktır.
Evet, bugün Halepçe katliamının 28. Yıldönümünü yâd ettik-ediyoruz. Halepçe yalnızlığın, sahipsizliğin ve mazlumca katliama uğrayışlığın sembolleştiği bir trajedi olarak karşımızda duruyor. Tarihte sayılamayacak derecede zalim, despot ve diktatörler katliamlar gerçekleştirdiler. Hepside zulümleri sonucunda tarihe kara leke olarak lanetle ve utançla anıldılar. Mazlum ve Mustazaflar ise devamlı insanlığın vicdanı ve medar-ı iftiharı olmuşlardır. Ne yazık ki, geçmişte zulümle saltanat kurmaya çalışanların kötü akıbetlerinden ders almayan, günümüz zalim ve emperyalist egemen güçleri, aynı yolda gitmeye devam ediyorlar.
Bunlar yaptıklarının kendilerine kâr kalacağını ve hesap sorulmayacağını zannediyorlar. Oysa Rabbimiz İbrahim Suresi 42. Ayette: ''Sakın, ALLAH'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Şüphesiz ki Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.'' diye buyurarak, zalim, ceberrüt, despot, xunhar (kan içici) güçlerin sonunu bize haber veriyor ve onları o hesap günü ile korkutuyor.
İnsanlık ve İslam Ümmeti maalesef tarih boyunca nice zulümlere maruz kalmıştır. Haçlı ve Moğol saldırıları, Sabra-Şatilla katliamı, Susa katliamı, Başbağlar katliamı, Zilan, Dersim gibi 6-7 Ekim olaylarında işlenen vahşet, zalimlerin alınlarında silinmez bir kara leke olarak kalacaktır.
Zalim emperyalistler, kendi saltanatlarını kurmak, korumak veya geliştirmek adına insanlık suçu işlemeye devam ediyorlar. Milyonlarca insanın kanının dökülmesi onlar açısından hiç bir anlam ifade etmiyor. Yeter ki, saltanatları zarar görmesin.
Halepçe katliamı ve her yıl 15-22 Mart tarihleri arasında ‘Dünya Mustazaflar Haftası’ olarak yâd ediliyordu. Ne yazık ki bu yıl yaşanan çatışma süreci, PKK’nin çatışmaları şehir merkezlerine taşıması sonucu sokağa çıkma yasakları, yaşanan göçler ve mağduriyetler ve son olarak Ankara’da yaşanan bombalı saldırı nedeniyle bu yıl Halepçe katliamı yeterince gündeme gelmedi ve her yıl yapılan etkinlikler yapılamadı.
Maalesef ümmet olarak her gün yeni Kerbela ve Halepçeler yaşamaya devam ediyoruz. Sivil halka yönelik bombalı saldırıları bile kınamaktan veya kınarken bile temize çıkarmaya çalışan kalemleri ve dilleri kanlı aydın ve gazeteci müsveddeleri ile karşılaşıyoruz.
Vahşete sessiz kalmak vahşete ortak olmaktır… Peygamber Efendimizin, “Zulüm Karşısında Sessiz Kalan, Dilsiz Şeytandır...” hadisini ve uyarısını unutmayalım… Zulüm kimden gelirse gelsin karşı çıkalım…
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.