İnsan Gerçeğimiz…
Allah, insanın yaşamına uygun mükemmel bir kâinat yaratmış. Doğru bir yaşam için de Akıl, Vicdan, irade, merhamet, adalet, cesaret… Gibi binlerce hasletlerle donatmış.
Kendisine verilen hasletleri yerinde kullanıp, yaradılış doğrultusunda hareket ederse, dünyada da cennetvari bir hayat yaşar. Hayatın merkezinde olan insan, iyi oldu mu çevresini de inşa eder. Kötü insan ise, cennet gibi dünyayı cehenneme çevirir. Kur’an şöyle buyurmaktadır:
“Bir toplum, kendilerinde bulunan (iyi) hali değiştirmedikçe, Allah da onlara verdiği nimeti değiştirmez. Şüphesiz Allah işitendir; bilendir.” (Enfal: 53)
Eğer insan bu gün huzursuz ve sorunlar içinde boğuluyorsa, insanda sorun var demektir. Sorunların sebebi insan olduğu gibi, sorunları çözmesi gereken de insanın kendisidir. Öncelikle insanın sorumluluk bilincinde olması ve sorumluluğunun gereğini yerine getirmesi gerekir. Ve sorunların en önemli sebeplerinden biri, insanların sorumluluk hissetmemesi ve sorumluluğunun gereğini yapmamasıdır.
Şöyle bir çevrenize bakın! Trafikten, kira artışlarından, hastanelerden, marketlerden, kamu hizmetinden, komşuluk ve akrabalık ilişkilerinden… Herkes şikâyetçi, ama sorumluluk bilinciyle görevini layıkıyla yapanların oranı nedir?
Görevlerini yapanları tenzih ederim ama kamu görevlilerin çoğu, vatandaşa hizmet yerine; masalarındaki bilgisayar ve telefonlarla, makam ve mesai sohbetleriyle, siyasi tartışmalarla meşgul…
Hükümeti eleştiren vatandaş, arabasını kırmızın ışığın olduğu kavşakta park edebiliyor. Geniş caddeler, sağlı –sollu parklarla geçilmez hale getiriliyor. Hemen yanında uygun yer olduğu halde, şehiriçi minibüsleri cadde ortasında durarak yolcu indirerek trafiği aksatmaktadır.
Kaldırımda motosiklet kazasıyla ölümlere sebep olabilmekteyiz.
Adam kayırmaya karşıyız! Ama bir hastanede bile elimizden geldiğince bizden öncekinin önüne geçmeye çalışırız ve kimi tanıyorsak devreye koymaya çalışırız.
Partizanlığa karşıyız! Ama bizim partinin dışındakilere hayat hakkı tanımayız. Bizim partiyi partizanlığa teşvik ederiz. Başkalarını partizanlıkla, ırkçılıkla, mezhepçilikle suçlarken, alasını yapmaktayız. Başkalarını yolsuzlukla, sahtekârlıkla, hak yemekle suçlarken, her şeyi kendimize hak görürüz. Başkalarının denetlenmesini, hesap sorulmasını, yaptıklarının cezalandırılmasını isteriz. Ama kendi tarafımıza toz kondurtmayız, suçlarını ve araştırılmasını kabul etmez, olayı siyasete çekeriz. Kendi tarafımızın yolsuzluğunu, yanlışlarını, suçlarını örter ve arka çıkarız.
Tüketim meraklısıyız. Çalışmadan ve üretmeden, her şeye sahip olmaya çalışırız. “Haram bulaştırılmadan zengin olunmaz deriz” Ama daha çok mala sahip olmak için hiçbir sınır tanımayız.
Yoksulluk ve huzursuzluğa sebep olan ve ayıplanması gereken kavga ve şiddeti, ‘erkeklik’ gösteririz. İnsan ancak kötülerden korkar. Başkalarını korkutmak bir utanç iken, başkalarının bizden korkmasıyla övünürüz.
Sorun üretiriz ama sorunsuz bir dünya istiyoruz. İyilik isterken, kötülük yapıyor ve kötülere iltifat ediyoruz. Hak, Adalet, Özgürlük sloganları atarız ama muhaliflere bu hakkı tanımayız. Söz ve icraatlarımız uyumlu değil. Kendimize başka, başkalarına farklı düşünür, farklı uygulamalarda bulunuruz. Bunun için de bahanelerle kendimizi kandırırız.
Toplumdaki sorunları ıslah etme iddiasındakilere gelince;
Halka hizmet ve saygı göstermesi gereken Devrimcilerimiz, İslam karşıtlığını ve halkı küçümsemeyi ‘Devrimcilik’ sanıyor.
Milliyetçilerimiz; kendileri gibi düşünmeyenleri suçlamakta ve saldırmaktadırlar. Hatta kendi sözcükleriyle konuşmayan, kendi partilerinden olmayanları ihanetle suçlayabilmektedirler. Sevdirme yerine itici olmakta, toparlama yerine dağıtmaktadırlar.
Müslümanlarımız, Kur’an ve Resulün sünnetiyle hayatı güzelleştireceklerine, rivayet ve şekil üzerinden birbirlerine girmiş. Kur’an ve güzel ahlakla davet yerine, tekfir kılıcıyla birbirlerine saldırmaktadırlar. Hak ve Adalet için bütün kesimlerle diyalog kurmaları gerekirken, kendi aralarında anlaşamamaktadırlar. Saldıran Siyonist ve emperyalist düşmana karşı birlik olacaklarına, birbirlerini Siyonist ve emperyalist işbirlikçisi olmakla suçlamaktadırlar.
Hakka uyacağımıza, hakkı ve halkı kendimize uydurmaya çalışıyoruz. Samimi insanları tenzih ederek, ‘Din, Vatan, Millet’ iddialarının çoğu, kendi ego ve çıkarları için basamak yapılmaktadır. Ego ve çıkarları söz konusu olunca, bütün bu değerleri çiğneyebilmektedirler.
Düzeltmeye çalışmamız gerekirken, yanlış yapıyoruz. Eleştirdiğimiz yanlışları yapıyor, başkalarından istediğimiz iyilikleri yapmıyoruz. Dost ve taraftar kazanmamız gerekirken, farklı bir kelime kullandı diye en yakınımızı da düşmanlığa itiyoruz.
Kısacası bütün sorunlar insan kaynaklıdır. İNSAN düzelmeden hiçbir şey düzelmez. Düzeltmek isteyenler, önce kendilerinden başlayarak insanı düzeltmeye çalışmaları gerekir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.