“Andolsun ki sizi, biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiklikle imtihan edeceğiz, sabredenleri müjdele.” -El Bakara Suresi: 155-
Ayette de emredildiği gibi şu imtihan dünyasında ALLAH'ın külli iradesine mukabil, biz kullarına verdiği cüz’i irade ile imtihan olunuyoruz.
ALLAH’u Teâlâ; bazı kullarına imtihan gereği hesapsız rızık verir ve onu bollukla imtihan eder, bazı kullarına da sınırlı rızık vererek onu yoklukla imtihan eder. Tabi bizler Müslüman olarak verilen ve verilmeyen; her rızık ve nimetin imtihanın bir gereği olduğunun idrakinde ve bunun imtihan vesilesi olduğunun şuurunda olmalıyız.
Unutmayalım ki; dünya ahiretin tarlasıdır. Dünyada ne ekersek, ahirette onu biçeceğiz. Yaptığımız her eylem ve söylemin hesabını vereceğimizi unutmadan hayatımıza yön vermeliyiz. İmtihanının da, hayatında mülkünde, mevcudatın da tek sahibinin ALLAH (CC) olduğunu bilelim de ona göre yolumuzu çizelim.
Kimi insan imtihanın hikmeti gereği kısa sürede varlık sahibi olurken, kimisi de varlıklı iken yokluk görür. Kimi insan kalibresinin çok üstünde toplumda değer ve paye alırken, kimisi de hak ettiği değerin çok altında itibar ve değer görür. Bunlar ve hayatta karşılaştığımız her tezatlar imtihanın cilvesi ve hikmetidir. Sadece fert değil, toplumlarda imtihan olur.
Dünya imtihan ile birlikte gariplikleri de beraber barındırır. Kimileri cenaze ve taziye hüznü yaşarken, aynı mekan ve zamanda kimileri düğün sevinci yaşar. Kimileri mal, makam, mevki başarısı ile sevinirken; kimileri evine erzak götürme derdinde olur. Kimileri ailesinin geçimi için kara kara düşünürken, kimisi mahpus yakınının çıkmasını veya hastalığın iyileşmesini beklerken; kimisi sosyal medyada gezdiği yerleri ve yediği yemekleri hava atarcasına sıkılmadan paylaşma yarışına girer.
İmtihanın sırrının idrak edemediğimiz zaman kazandığımıza seviniriz, kaybettiğimize üzülürüz. Oysa Rabbimize kalben ram olursak; ne kazandığımızda nefsimize pay çıkarır, ne de kaybettiğimizde kendimizi paralarız. Anlar ve biliriz ki; ALLAH’u Tela bizleri bununla imtihan ediyor. İşte imtihanın sırrını anlayarak mevki ve makama gelen kişiler makama mana-i ismi ile değil, mana-i harfi nazarıyla bakarlar. Yani makamı ALLAH’ın imtihan amacıyla verdiğini bilerek davranırlar ve kendi başarıları veya yaranmaya çalıştıkları siyasi aktörlerin bir lütfu olarak algılamazlar. Onun için kimseye kendilerini borçlu hissetmediklerinden usulsüzlük, yolsuzluk ve haksızlık ile kul hakkına girmezler. Aksi durumda ise makam ve mevkie adeta esir olarak hesap gününü yok farz ederek bataklığa saplanırlar.
“Hanginizin daha iyi amel işlediğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Ve O; Aziz'dir, Ğafur'dur.” -Mülk Suresi: 2-
İşte ayette de buyrulduğu gibi; ister fakir olalım, ister zengin, ister makam sahibi olalım, ister hazinelere hükmedelim; Yaratılma sebebimiz ALLAH’a kulluk ve salih ameldir. Zorluk ve darlıkta ALLAH’a iman, sabır ve şükür mü gösteriyoruz? Yoksa zorlukta isyan; başarıda ALLAH’ı unutup, nefse pay mı çıkarıyoruz? İşte mesele budur.
İmtihanın gerçek mahiyetini kavrarsak ne kimseye para, mal, mülk ve mevki sahibi diye değer veririz. Ne de kimseyi fakir, makam ve yetki sahibi değil diye dışlamayız.
ALLAH (CC) bizleri kaldıramayacağımız yüklerle imtihan etmesin…
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.