Din Ve Mezhepler!
Mezhep, din değil; Alimlerin Kur'an, Resulün uygulamaları ve kıyas sonucu vardıkları beşeri içtihatlardır. Kur'an'da açık olan hükümlere muhalif içtihatlar olamaz.
Yol, görüş anlamına gelen mezhepler, âlimlerin içtihatlarının zamanla kalıplaşmasıdır. Mezhep sınırlarını hiç kimse çizmemiştir. Samimiyetine inandığımız âlimler, bizim için birer öğretmendir. Hepsinin de bilgilerinden faydalanabiliriz ve faydalanmalıyız. İsabetli gördüğümüz görüşlerini kabul eder, uygun görmediğimiz görüşlerine de katılmayız. Ancak ihanet ve zararı aşikâr olmadıkça, hiç kimseye karşı tekfirci bir üslup kullanılmamalıdır.
Mezheplerle Müslümanları ayrıştırma yerine, âlimlerimizin araştırma ve görüşlerini bütün Müslümanların ortak kütüphanesi olarak görmeliyiz. Mezhepler birbirlerine rakip ve karşıt değil; âlimlerin emek, bilgi ve araştırmalarıyla ulaşabildikleri görüş ve yorumlarıdır. Hiçbir Müslüman kendini bir mezheple sınırlayıp, diğer âlimleri ve kitaplarını dışlamamalıdır. Âlimleri birer doktor ve öğretmen olarak görmeliyiz. Nasıl ki hastalığımız için başvurduğumuz bir doktor, işini iyi yaptığına inandığımız bir öğretmen, diğer meslektaşlarını dışlamamız anlamına gelmiyorsa; dini ilimlere emek vermiş bir âlimin ilmine, görüşünün isabetliliğine itimat etmemiz, diğer âlimleri dışlamak olmamalıdır.
Gayemiz ilimdir, dini hakikattir. Bir görüşünde bir âlim daha isabetli içtihatlarda bulunmuşken, başka bir âlim de başka bir hususta daha isabetli bir yorumda bulunmuş olabilir. Hakka talip olan Müslüman, kendini haktan ve doğrulardan mahrum etmemelidir. Mezhepler din değil, dini anlama ve doğru bir şekilde yaşama gayretleridir. İmam Cafer, Ebu Hanife, Şafii... Herhangi bir imamın ilmine inanabilir ve itibar edebilirsiniz. Ama Kur’an ve dini yorum olan ‘mezhep’ karıştırılmamalıdır. Eskiden insanlar bilgisizlikten mezhepçiliğe takılı kalırken, günümüzde emperyalist şeytanlar ve İslam düşmanları mezhepçiliği körükleyerek Müslümanları birbirlerine kırdırtmaktadırlar. Her kim ki Şiilik, Sünnilik ve benzer adlarla Müslümanları ayrıştırmaya ve çatıştırmaya taraf olursa, bilerek veya bilmeyerek Allah ve resulüne muhalefet ederek ABD, İngiliz ve Siyonist İsrail’in şeytani oyunlarına alet oluyordur.
Dinimiz İslam’dır; Ana kaynağı Kur’an’dır. En doğru olan, dinimizi Kur’an’dan doğru bir şekilde anlamaya çalışmamızdır. Kur’an’ı, doğruyu bilenlerin, başkalarına da öğretmesi dini ve insani bir sorumluluktur. Kur’an’dan anladıklarımız ve başkalarına anlattıklarımız mezhep değil de, kendi anladığımız yorum olarak görülmelidir. Hanefi, Şafii, Caferi… Diye aramıza sınırlar koymamız Kur’an’a uygun olmadığı gibi, âlimlerin de istediği bir şey değildir. Müslüman ve âlim bildiğimiz bu şahısları birbirinden ayrı ve karşıt değil de, aynı okulun öğretmenleri olarak görmeliyiz. Birine bağlanıp, diğerlerini ret etmek doğru değil. Asıl ve doğru olan ise; onlar da senin gibi beşer, sen de onlar gibi bu dinden sorumlusun.
Şeyhlik de, yol gösteren bir âlim gibi olmalıdır. İlmi ve takvası olmayana, yaşamı Kur’an’a uygun olmayana, halkın sırtından geçinerek efendilik yapana, mezhepçilik gibi tarikatçılık yaparak Müslümanları ayrıştırana; gaybı bilirim iddiasında olana, Allah ve peygamberle irtibatlı olup direk mesaj aldığını iddia edenlere, muskacı ve üfürükçülere… Kısacası derdi ve önceliği İslam ve Müslümanlar olmayanlara asla itibar edilmemelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.