Uzmanlar sosyal medya yasağını nasıl değerlendiriyor?
Dünyanın birçok ülkesinde belli bir yaşa kadar kullanılması yasak olan sosyal medya ile ilgili Fransa, İspanya, İtalya, Yunanistan, Almanya ve Avusturalya gibi ülkelerin ardından Türkiye'de de 15 yaş altına yasak getirilmesi planlanıyor.
Peki, insan hayatını bir yönüyle hâkimiyeti altına alan ve özellikle gençleri, çocukları daha fazla etkileyen sosyal medyanın belli bir yaşa kadar sınırlandırılması meselesini uzmanlar nasıl değerlendiriyor?

Ömürcan Bozkuş
Yalnızca ahlaki değil nörogelişimsel sorunlara da yol açıyor
Konuya ilişkin İLKHA muhabirine konuşan Uzman Psikolog Ömürcan Bozkuş, "Aslında sosyal medya platformlarının neredeyse tamamında bu tarz kısıtlamalar var. Ancak bu kısıtlamalar yeterli olmuyor. Ebeveyn kontrolü olmadıktan sonra çocuklarımız bir şekilde yaşlarını büyük yazarak bu platformlara kayıt olabiliyor ve tüm içerikleri tüketebiliyor. Bu sebeple dikkatli olmak gerekiyor. Sosyal medya yasaklamalarının çocuklara yönelik olmasını açıkçası destekliyorum. Çünkü bu konu yalnızca çocuklarımızın ahlakının ya da sosyal hayatının bozulmasıyla ilgili değil; aynı zamanda nörogelişimsel bir mesele. Çocuklar her yaş döneminde farklı nörogelişimsel kapasitelere sahiptir ve ancak bu kapasitenin yettiği kadar uyaranı sağlıklı şekilde alabilirler. Sosyal medya platformlarının sunduğu algoritmalar ise çoğu zaman çocukların bu nörogelişimsel kapasitelerini aşar ve onlar için bir karmaşa yaratır." dedi.
Yasaklama yetmez! Ebeveyn kontrolü ve çocuğa ilgi gösterilmesi önemli
Sosyal medyada beğenilme, onay alma ve "like" bağımlılığının çok erken yaşlarda ortaya çıktığını, bunun da dopamin sistemini çok daha erken yaşta bozabildiğini belirten Bozkuş, "Bedene yönelik imaj bozuklukları, kıyaslamalar ve karşılaştırmalar başlar. Bunların çocuk yaşta yaşanmasını hiçbir zaman istemeyiz. Çünkü bunun yetişkinlik hayatını belirleyeceğini düşünürüz. Sosyal medya platformlarının özellikle 4–5 ve 9–10 yaş grubunda dikkat üzerinde kalıcı bozulmalara yol açabildiği görülüyor. Dikkat süreleri ciddi şekilde azalıyor. Çünkü sosyal medyada sürekli kaydırma var ve her seferinde yeni bir şey keşfediyoruz. Beyin bu sisteme alışıyor ve gerçek hayatta bu kadar yoğun keşif olmadığı için ilerleyen süreçte sosyal medya bağımlılığı gelişebiliyor. Bu nedenle çocuklarımız için sosyal medyaya mutlaka bir kısıtlama getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Oldukça tehlikeli bir alan… Burada en önemli nokta yine ebeveyn kontrolüdür. Kim ne yaparsa yapsın, anne babaların çocuklarına bakması, hangi içerikleri tükettiğini takip etmesi gerekir. Çocukları sosyal medyayla oyalamamak, onlarla ilgilenmek gerekir." diye konuştu.
"Sürekli yenilenen içerikleri denetlemek mümkün değil, yasak getirilmeli"
Çocuğun eline tablet ya da telefon vermekle mutlu olmasını sağlamanın her zaman doğru bir davranış olmadığını aktaran Bozkuş, "Çocuğunuz sosyal medyadan yoğun haz alıyor da olabilir. Bunları doğru yorumlamak gerekir. Filtreleme elbette çok önemlidir. Belirli yaş gruplarına yasak getirilmesinin de gerekli olduğunu düşünüyorum. Zaten sosyal medya platformları 10, 13 ve 16 yaş grupları için bazı filtreler uyguluyor. Ancak bu filtrelenmiş hâllerin bile sorunlu olduğunu biliyoruz. Filtrelenmiş, hatta çocuklara özel üretilmiş içeriklerin arasına bile kötü amaçlı içeriklerin sızabildiğini görüyoruz. Bu yüzden anne baba kontrolü şarttır. Devletin bu konuda bir üst yapı oluşturması elbette önemlidir; ancak yine de dikkatli olmak gerekir. Sosyal medya, doğası gereği sürekli içerik üretilen bir alandır. Bugün kontrol edilen içeriklerin yarın yenileri ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle her şeyi sürekli kontrol etmek pratikte mümkün değildir. Ancak özellikle belirli yaş grupları için yasaklama getirilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyim." şeklinde konuştu.
"Avrupa'da uygulanan yasaklar değerlerimize uygun şekilde uyarlanıp Türkiye'de uygulanabilir"
Sosyal medya içeriklerine alışan çocuklarda dikkat eksikliğinin ortaya çıktığını vurgulayan Bozkuş, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Kitap okumak ise hızlı bir süreç değildir; emek gerektirir. Kelimeleri tek tek okumak ve bir anlam bütünlüğüne ulaşmak gerekir. Sosyal medyada ise anında görür, izler, duyar, güler ya da bir duygu yaşar ve geçeriz. Çocuklukta bu sisteme alışan bir beynin dikkat süresi ciddi şekilde azalır ve dünyayı algılama biçimi değişir. Buna alışan beynin klasik eğitim yöntemlerine cevap vermesi de zorlaştırır. Belki ileride eğitim modelleri buna göre değişecektir ama şu anki sistemde bu durumu kontrol etmek zorundayız. Gelişmiş ülkelerdeki modelleri incelemek gerekir. Avrupa'da eğitim sistemlerinde çocukların sosyal medya, telefon ve tablet kullanımına ciddi kısıtlamalar getiriliyor. Biz bu konuda oldukça rahatız. Oysa dünyada durum böyle değil. Devlet olarak bu yönde bir adım atılırsa, çocuklarımız ileride bize teşekkür edecektir. Bugün tepki gösterebilirler ama gelecekte bunun kıymetini anlayacaklardır. Son olarak anne babalara bir tavsiyede bulunmak istiyorum: Çocuğunuza sosyal medya sunduğunuzda, aslında onu oyalamış oluyorsunuz. Çocuk bunu hemen fark eder. 'Annem ya da babam benimle ilgilenmiyor' duygusunu çok kolay bir şekilde geliştirebilir. Buradaki tek sorun içerikler değildir; çocuğu oyalıyor olmak da onun bu gününü ve gelecekteki gelişimini derinden etkiler."


Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.