Filistin’de yaşananlar bir ırk sorunu, ırk kavgası değildir. Kadın, çocuk, yaralı… İnsanların toplu katledildiği bir insanlık sorunudur.
Kendileri diğer insanlardan üstün bir ırk ve diğer milletleri de kendilerine hizmet etmekle görevli gören Yahudiler, sürekli olarak sorun ürettiler. Yahudi tarihi isyanlar, savaşlar ve sürgünlerle doludur.
İsrailoğulları hasetlerinden kardeşleri Yusuf’u kuyuya attılar. Onları affeden Yusuf sayesinde Mısır’a yerleştiler. Oradan Sina’ya kaçtılar. Kendi peygamberleri Musa’ya çok çektirdiler. Kendilerine gönderilen İsa peygamberi işkencelerle çarmıha gerdiler.
Asurlulardan sonra bölgeyi işgal eden Babil İmparatorluğu, Yahudileri sürgün etti. Daha sonra bölgeyi işgal eden Romalılar tarafından, başta Avrupa olmak üzere her tarafa sürüldüler.
Ancak gittikleri hiçbir yerde rahat durmadılar. Kendilerini üstün görmeleri, ekonomik gücü ve ticareti ellerine geçirmeleri, Kibir, haset ve din farklılığından dolayı sürekli sorun oluşturdular.
8 – 11 yüzyıllarda Avrupa’da 1,5 milyon Yahudi yaşamaktaydı. Haçlı seferleriyle beraber Hıristiyanlar, Yahudileri de katletmeye başladı.
1290’da İngiltere’den toplu olarak; 1306 ve 1394’te de Fransa’dan sürgün edildiler.
1376’da Macaristan’dan, 1421’de Avusturya’dan sürgün edildiler.
1492’de İspanyada ve 1497’de Portekiz’den sürgün edildiler. Hollanda, Ukrayna, Rusya… Sorun olmadıkları ve sürgün edilmedikleri bir yer yok. Onlarla aramızda bir kavga yok ama Avrupalılarla sürekli sorun yaşadılar. Bizimle hiçbir ilgisi olmayan ve çoğumuzun anlamını bile bilmediği Antisemitizm; Avrupa’da yaşananlardan dolayı ortaya çıkan bir düşünce, tepki ve düşüncedir. Ve nihayetinde 1933’te Almanya’da büyük bir katliama uğradılar.
Avrupalılar sorun yaşadıkları ve baş edemedikleri Yahudileri, o gün işgal altında tuttukları Filistin’e sürdüler. Yahudileri buna teşvik etmek için de, rahat edecekleri bir devlet vaadinde bulundular. Gettolarda sürgün hayatı yaşayan Yahudiler gibi; kendi ülkelerinde Yahudilerle sorun yaşayan Avrupalı devletlere de bu fikir gayet cazip geldi. Bu yüzden işbirliği yaptılar.
Yahudilere Filistin’de devlet sözü verdikleri 1917’de, Filistin’de 570 bin Filistinliye karşılık 75 bin Yahudi yaşamaktaydı. Ancak kurdukları Siyonist örgütleri silah ve her türlü yardımlarla destekleyerek, Filistin halkına saldırttılar. Avrupa ve Amerika’dan aldıkları destekle, Filistinlilerin köylerini basarak, yaptıkları katliamlarla köyü boşaltıp el koydular. 1948’de nüfusun % 30’na ulaşan Yahudilere ülke topraklarının %57’sini vererek İsrail devletini kurdular.
Ancak Siyonistler hiç durmadı. Avrupa ve Amerika’dan aldıkları silah ve her türlü destekle, Filistinlilere saldırarak, katlederek, kaçırtarak topraklarına el koymaya hala da devam ediyorlar. Bunun için kadın, çocuk, yaşlı, yaralı insanları toplu katlederek, bütün insani değerleri çiğnediler. Dışardan getirdikleri Yahudilerin ellerine silah vererek, Filistinlilerin ev ve mülklerine el koymaktadırlar. Yani mesele bir örgüt veya bir meseledeki anlaşmazlık değil. Sorun, Nil’den Fırat’a kadar olan toprakların kendilerine vat edildiğine inanan Siyonistlerin, bu topraklara sahip olmak için aşama aşama bu ideallerini gerçekleştirmeye çalışmalarıdır. Bunun için bütün insani değerleri çiğnemektedirler. Ve onların Filistin topraklarıyla yetineceği sanılmasın. Nil’de Fırat’a ve hatta kendilerine hizmetçi gördükleri bütün insanlık için tehdittirler.
Devamlı ve açıkça işlenen katliamlar bunun açık örneğidir. Kadın çocuk her gün yüzlerce insan katledilmektedir. Son bir ayda yarısından çok daha fazlası kadın, çocuk olmak üzere on binden fazla insan katledildi. Ve devamlı bombalarla yıkılan binaların enkazı altında ulaşılmayan cansız bedenler...
Parçalanan çocuk bedenleri, korkudan tir tir titreyen çocuklar, bütün ailesini kaybetmiş insanlar; anaların yürek yakan feryatları, babaların gözyaşları… İnsanlığınıza ayna tutmaktadır. Bütün bu acılara tepki göstermeyen ve hatta bu acıları Ti’ye alanlar, insanlığını kaybetmiş vicdansız mahlûklardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.