Yazar Tan: Eski Meclis zabıtlarında Kürtlerin haklarına dair hiçbir talep yok
HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından Van’daki bir otelin konferans salonunda “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı" gerçekleştirildi.
Çalıştayın ikinci oturumu "Cumhuriyet’in Kuruluş Sürecinde Kürtler ve Dil Politikaları" başlığıyla gerçekleştirildi.
Araştırmacı Yazar Mehmet Yavuz Ay'ın başkanlığında yapılan ikinci oturumda Araştırmacı Yazar ve 24'üncü Dönem Milletvekili Altan Tan, "Cumhuriyet’in Kuruluş Sürecinde Kürtlerin Rolü" başlıklı sunumunu yaptı.
Birinci Büyük Millet Meclisi'nde Dersim Mebusu Diyap Ağa'dan Hasan Hayri Bey'e kadar birçok şahsiyetin Kürt kıyafetleriyle meclise girip çıktı ve sonrasında Hasan Hayri Bey'in idam edildiğini hatırlatan Tan, "Yunan, Polatlı'ya kadar gelmiş, 'başkenti Kayseri'ye Konya'ya götürelim, geri çekilelim' tartışmaları olurken Dersim mebusu Türkçe bilmeyen ve ilk kez meclis kürsüsüne çıkan Diyap Ağa 'biz buraya ölmeye geldik, kaçmaya gelmedik' diyor. Bunun yüzlerce örnekleri var. Yine Said-i Nursi 'biz İngilizlerden, Fransızlardan bir hak talep etmiyoruz. Bir hakkımız olacaksa bunu Osmanlı Devleti bize verecek' diyor. Yine İngiltere'ye meydan okuyarak 'Kürdistan deniz kenarında olsaydı savaş gemilerinizle gelip bombalayabilirdiniz ama gelin Kürdistan dağlarında görüşelim' diyor." diye konuştu.
Okuduğu bazı hatıratlara aktaran Tan, "Ekrem Cemilpaşa var. Kürt ulusalcılarının, milliyetçilerinin en önde gelen şahıslarından birisi, Avrupa'da okumuş. Amcasınn oğlu Kadir Cemilpaşa ile beraber İngilizlerin desteğiyle bir Kürdistan kurulması fikriyatını taşıyor. Ekrem Paşa, 'Dedem Cemil Paşa'nın 11 oğlundan 5-6'sı Avrupa'da okumuş, en büyük amcam Mustafa Bey sofi bir Müslüman, sabahtan akşama kadar Delail-i Hayrat okuyor ve diyordu ki Mustafa Kemal Mehdi'dir. Gelecek, hem halifeyi hem alem-i İslam'ı kurtaracak hem de biz Kürt kardeşlerinin haklarını verecek.' Hatıratında Ekrem Cemil Paşa cümlesini şöyle bitiriyor: '3 ay peşinden koştuk, amcamı ikna edemedik. Bize karşı Diyarbakır Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni kurdu. Bir kardeş Kürt Teali Cemiyeti Başkanı, bir kardeş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı… En son babam da ağabeyine katılarak bütün şeyhleri, ağaları topladı ve İstiklal Savaşı'nda Mustafa Kemal'i destekledi." ifadelerini aktardı.
O dönemdeki Kürtlerin kahir ekseriyetinin Osmanlı Birliği içerisinde bir muhtariyet, özerklik, birlikte yaşama felsefesini savunduklarını belirten Tan, bunu savunanlardan Cibranlı Halid Bey'den Seyyid Abdülkadir'e, oğlu Seyyid Muhammed'e kadar tamamının idam edildiğini ifade etti.
3 dönem milletvekilliği yaptığı dönemde eski meclis zabıtlarını merakla okuduğunu ifade eden Tan, "Maalesef o dönemde Kürtlerin ana dilli eğitimden, siyasal haklarına kadar talepte bulunan ve bunları zapta geçiren bir evrak yok, görmedim. Siz, siyasal taleplerinizi kayda geçirmemişseniz, günü geldiğinde konuşmamışsanız, tavır koymamışsanız maalesef iş işten geçiyor. Bu Erzurum Kongresi'nde de Sivas Kongresi'nde de öyle. Mesela Hacı Musa Bey gibi birçok Kürt var ama zabıtlara baktığınızda böyle çok dolaylı veya zorlayarak çıkaracağınız bazı hüküm ve cümlelerin haricinde net, belirgin, maddeleşmiş bir siyasal talep maalesef görmüyorsunuz." diye konuştu.
"Komisyonda da bir ortak irade ortaya konulamazsa akıbet geçmişten farklı olmayacaktır"
Altan Tan, şöyle devam etti:
"Biz şimdi kendi kendimizi de eleştirmemiz lazım. Biz siyasal bir irade ortaya koyamamışız. Lozan'da İsmet Paşa 'Kürtler ve Türkler millet-i vahidedir. Biz tek bir millet...' diyor. Lozan'da şeriat hukukunu savunmuş. Yani şeriat hukukuna göre Hristiyanlar, Yahudiler azınlıktır, bunların azınlık hakları verilmiş. Söz Kürtlere gelince İsmet Paşa İslam hukukunu savunmuş, hakkını da vermemiş. Yani böyle bir üçkağıt var Lozan'da. Yani vermemek için biz Kürtler ve Türkler burada beraberiz, hiçbir şeyimiz yok, farklı bir iddiamız yok ama Kürtlerin diliyle, eğitimiyle, kültürüyle, yönetimiyle, özerkliğiyle, muhtariyetiyle ilgili bir madde yok.
Bugün de durum aynıdır. Kürtlerin siyasal olarak bir ortak tavır ortaya çıkarmaları lazım. Burada başka Kürt partilerinin temsilcileri de var. Bunların ideolojileri, fikirleri, hayatları, geçmişleri, aralarındaki çatışmaları bambaşka olabilir. Mevzu; Kürtçe anadilde eğitim, köy-kasaba-şehir isimlerimizin iade edilmesi… Herkesin aynı şeyi istemesi lazım. Yani ortak noktalarda birleşme gerekmektedir. Bugün de eğer komisyonda da bir ortak irade ortaya konulamazsa akıbet geçmişten farklı olmayacaktır.
Bugün geldiğimiz noktada güzel sözler söyleniyor: Türk-Kürt-Arap ittifakı. Muhteşem bir cümle. Ortak devlet… Muhteşem. Ama bu ittifak nasıl olacak? Ve bir de ortak vatan mı olacak? Daha dün MHP Genel Başkanı Yardımcısı dedi ki Kürtçe, anadilde eğitim olmaz derken bir kardeşimiz önceki oturumda 'Kürtler İslam ümmetinin en önemli paydaşı olan milletlerden biridir' dedi. Sorun tam da burada. Millet olarak kabul etmiyor seni. Türkiye'deki İslami zihin de kabul etmiyor."


Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.