Yapıcıoğlu: Memleketin her meselesinde ilkeli duruşumuzu koruyor, uygulanabilir çözümler üretiyoruz
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin 13'üncü kuruluş yıl dönümü münasebetiyle Diyarbakır'ın merkez Yenişehir ilçesinde bulunan Selahaddin Eyyubi Camii Külliyesi Konferans Salonu'nda düzenlenen programda yaptığı konuşmada, partinin kıt imkânlarla yola çıkmasına rağmen bugün önemli bir referans noktası hâline geldiğini vurguladı.
Yapıcıoğlu, asgari ücretten aile politikalarına, gençlerin evliliğini destekleyen uygulamalardan toplumsal güvenlik konularına kadar partilerinin programında yer alan birçok talebin zamanla hayata geçtiğini söyledi. Kürt meselesine dair yaklaşımını "ümmetçi ve ilkeli bir çizgi" ile sürdürdüklerini belirten Yapıcıoğlu, Kürtlerin ülkenin asli kurucu unsurları olduğunu vurguladı.
Yapıcıoğlu, Türkiye'nin ekonomik ve anayasal sorunlarına da değinerek, denk bütçenin anayasal bir zorunluluk hâline getirilmesi gerektiğini ve yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ifade etti. Dış gündemde Gazze'deki insanlık dramına dikkat çeken Yapıcıoğlu, mevcut küresel sistemin sürdürülemez olduğunu ve insanlığın yeni bir düzene ihtiyacı bulunduğunu söyledi.
Konuşmasını partililere moral ve güven mesajıyla tamamlayan Yapıcıoğlu, "Allah'ın izniyle istikamet üzereyiz ve hedefe yürüyoruz." dedi.
Konuşmasına hamd ve teşekkür ile başlayan Yapıcıoğlu, "Partimizin kuruluşunun on üçüncü yıl dönümü münasebetiyle bir araya geldik. On üç yıl önce kıt imkânlarla yola çıktık ve bugüne geldik. Bugünleri gösteren Rabbimize ne kadar hamd etsek azdır. Bugünleri bize gösteren Rabbime hamd ve senalar olsun. Sizin gibi yol arkadaşlarını ve bu imkânları bahşeden Rabbime hamd ve şükürler olsun. Bizden önceki kardeşlerimizin, ağabeylerimizin, büyüklerimizin yücelttiği bu dava bayrağını düşürmeden bugüne getirmeyi bizlere lütfettiği, nasip ettiği için Rabbime hamd ve şükürler olsun." dedi.
2012'nin aralık ayında kıt imkânlarla 'niçin parti kurdunuz?' sorularına rağmen yola çıkan HÜDA PAR'ın 13 yılın sonunda savrulmayan duruşuyla bugün memleket meselelerinde görüşü merak edilen bir adres haline geldiğini belirten Yapıcıoğlu, "Evet, 13 yıl önce yola çıktığımızda yine böyle bir aralık yıl 2012. Partiyi kurduktan sonra sıkça sorulan sorulardan biri şuydu: 'Niçin parti kurdunuz? Ne ihtiyaç vardı? Bir siz kalmıştınız. Siz de mi parti kurdunuz?' diyenlerle sıkça karşılaştık, sıkça duyduk. Geldiğimiz bu aşamada bugün kurucu başkanımız, sevgili kardeşim Mehmet Hüseyin Yılmaz ifade ettiler: Şimdi karşılaştığımızda 'savrulmayan, tökezlemeyen bir siz kaldınız. Durmayın, eğilmeyin, vazgeçmeyin, yoldan dönmeyin' diyorlar elhamdülillah. "On üç yıl önce yola çıktığımızda partimizi tanıtmak için mahalle mahalle, sokak sokak, köy köy dolaşıyorduk. Partimizi, duruşumuzu insanlara, vatandaşlarımıza, kardeşlerimize, hemşehrilerimize anlatmaya çalışıyorduk. Hedefimiz nedir, ne yapmaya çalışıyoruz; bunu anlatmaya çalışırken sıkça duyduğumuz sözlerden biri şuydu: 'Öyle bir parti mi var?' Şimdi geldiğimiz noktada, memleketin herhangi bir meselesi gündeme geldiğinde insanların önemli bir kısmı 'Acaba bu konuda HÜDA PAR ne diyor?' diye sormaya başladı." şeklinde konuştu.
Parti Programından Hayata Geçen Sosyal ve Aile Odaklı Çözümler
"Partinizin, davanızın, parti programınızın kıymetini bilin" diyerek partililere seslenen Yapıcıoğlu, parti programında yer alan birçok talebin zamanla hayata geçtiğini vurguladı.
Yapıcıoğlu, partisinin programında yer alan ve zamanla hayata geçen bazı örnekleri şu ifadelerle dile getirdi:
"13 yıl önce yola çıktığımızda parti programında yazdığımız hususlardan biri, asgari ücretin kesinlikle vergi dışı kalması gerektiğiydi. Bugün geldiğimiz noktada, tekrar ede ede bu hakikati çok fazla sayıda kişiye kabul ettirdik ve elhamdülillah bugün asgari ücretten artık vergi alınmıyor. Yine parti programımızda asgari ücretle ilgili bir şey daha söylemiştik. Bugünlerde Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun çalışmaları var biliyorsunuz. Onu buradan bir kez daha bu vesileyle tekrar etmiş olayım. Asgari ücretin tanımı şudur: Asgari ücret, işçinin beslenme, giyinme, barınma, eğitim, sağlık, kültür gibi ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden karşılamaya yetecek ücrettir. Yani tanımda sadece işçi var, ailesi yok; bakmakla yükümlü olduğu kişiler yok. Anne-baba yok, eş yok, çocuk yok. Biz diyoruz ki mutlaka, inşallah tekrar ede ede, asgari ücretin tanımının da bir gün değiştiğine hep beraber şahitlik edeceğiz.
Biraz önce Kadın Kolları Başkanımız Sema Yarar hanımefendi ailenin değerinden, anneliğin değerlerinden, kadının sorumluluklarından bahsetti. Bizim sıkça dile getirdiğimiz hususlardan biri de şuydu: Diyoruz ki 25 yıl evli kalan kadına emeklilik hakkı tanınmalı. O konuda da taleplerimiz ses getirmeye başladı. Şu anda belki primsiz emeklilik hakkı verilmedi ama üçte bir oranında prim desteğini devlet vermeyi taahhüt etti ve bu uygulama başlıyor. İnşallah o gün gelecek ki tek kuruş prim ödemeden 25 yıl evli kalan kadınlarımız emekli maaşına da hak kazanacak. Rabbim o günleri de görmeyi nasip eylesin.
Mesela dedik ki, herkesin unuttuğu bir dönemde aile kurumu çatırdıyor, aileye saldırılar hız kesmiyor dedik. Aile kurumunu korumak için gereken tedbirler alınmalı. Yoksa aile çökerse onun yerine ikame edeceğimiz, onun yerine koyacağımız başka bir kurum yok dedik. Geldiğimiz noktada birkaç yıl öncesinden itibaren bizim söylediklerimizi başka kişiler de tekrar etmeye başladı ve sonuç itibariyle yıl 'Aile Yılı', önümüzdeki on yıl da 'Aile On Yılı' ilan edildi.
Gençliği evliliğe teşvik etmek için çeyiz yardımı yapılsın dedik. An itibariyle hükümet evlenecek olan gençlere kredi şeklinde, faizsiz bir yardımda bulunmaya başladı. Biz diyoruz ki bu krediyi kredi olarak vermeyin; verdiğiniz parayı çeyiz yardımı, bir düğün hediyesi olarak verin ve gençlerden geri almayın. Bunu da hatırı sayılır bir miktar olarak belirleyin diyoruz.
Mesela dedik ki aileyi güçlendirmek istiyorsanız, gençleri evliliğe teşvik etmek istiyorsanız, henüz öğrenim hayatı devam ederken ya da öğrenime geç başlamış olduğu için evlendikten sonra üniversite okumaya başlayanlar için bir imkân tanıyın, evli yurtları inşa edin. İşte şimdi 2026 bütçesi için 1+1 olacak şekilde evli öğrencilere yurt imkânı oluşturulacak, bunun için bir bütçe ayrıldı, hamdolsun.
Başıboş köpeklerle ilgili hatırlayınız bir dönem; hemen her gün sokaktaki başıboş köpekler insanlara saldırıyor, çocukları parçalıyor, yaşlı insanları ciddi şekilde yaralıyor, trafik kazalarına neden oluyordu. Ama sanki bu zararlı hayvanlarla ilgili bir şey söylemek çok ciddi bir riskmiş gibi, neredeyse o saldırgan, o zararlı hayvanların hayatları, katlettikleri çocukların hayatından daha değerliymiş gibi bir hava estiriliyordu. Biz o gün de çıktık, cesurca söyledik. Evet, biz hayvan düşmanı değiliz. Onu da Allah yarattı. Yalnız insan eşref-i mahlûkattır. Eğer bir hayvan insan için tehlikeli bir hâle gelmişse, o tehlike mutlaka bir şekilde bertaraf edilmelidir dedik. Bu sesi ilk yükselttiğimizde bazıları bizi hayvan düşmanı olarak tanıtmaya çalıştı. Bu şekilde bizi susturmaya, baskı altına almaya çalıştı. Ama elhamdülillah geldiğimiz noktada belediyelere ciddi yükümlülükler getirilerek önemli oranda bu sorundan da kurtulmuş olduk."

"Ümmetçi bir çizgiyle siyaset yaptık"
Kürt meselesine dair söylemlerinin de karşılık bulduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, "Malumunuzdur, bu memleketi çok uzun bir süredir meşgul eden, bir asırdan daha uzun bir süredir var olan bir Kürt meselesi var. Bununla ilgili parti programımızda müstakil bir başlığımız var. Bu meseleyi enine boyuna irdeleyen, çözüm önerileri getiren bir bölüm. Bununla ilgili parti programımızda belki en dikkat çekici şeylerden biri şuydu: Biz dedik ki Kürtler bu ülkenin, bu devletin asli kurucu halkıdır. Kürtler burada mülteci değildir, misafir değildir, yabancı değildir, kiracı değildir, sonradan buraya gelip yerleşmiş değildir. Bu memleketin asli sahibidir, bu vatanın gerçek sahiplerindendir ve bu devleti de dedeleriyle, diğer halkların dedeleriyle birlikte kurmuşlardır. Birkaç yıl öncesine kadar Kürt'ün varlığını bile kabul etmeyenler bugün benzer cümlelerle Kürtlerin de bu memleketin asli kurucu unsuru olduğunu tekrar etmeye başladılar. Biz ümmetçi bir çizgiyle siyaset yaptık. 'İslam ümmetinin farklı unsurları arasında sadece kardeşliğin edebiyatı yapılmasın, gerçek bir kardeşlik hukuku tesis edilsin' dedik. 'Ümmet' dediğimiz için bize hakaret edenler bugün ümmetten dem vurmaya başladılar. Kandil'dekiler bile artık 'ümmet' demeye başladılar." dedi.
"Kendi dar çıkarlarımızı değil, milletin umumi menfaatini düşünüyoruz"
Milletin umumi menfaatini esas alan ilkeli bir siyaset yürüttüklerini vurgulayan Yapıcıoğlu, "Kardeşlerim, söylemlerimiz güçlüdür, parti programımız güçlüdür. Çünkü beslendiğimiz kaynak çok güçlüdür. Sözümüz tesirlidir. Çünkü inandığımızı söylüyoruz, inanarak söylüyoruz. Çünkü adil bir şahitlik yapıyoruz. Çünkü yalpalamıyoruz. Çünkü zikzak çizmiyoruz. Çünkü rüzgâra göre yön değiştirmiyoruz. Sözümüz tesirlidir, söylediklerimiz başkaları tarafından tekrar ediliyor. Çünkü kendi dar çıkarlarımızı değil, milletin umumi menfaatini düşünüyoruz. Partimiz değil, milletimiz diyoruz. Gündelik değil, ilkeli siyaset yapıyoruz. Söylemlerimizin bugün çok farklı siyasi yelpazenin farklı kollarında, farklı yanlarında, aslında birbirine çok uzakmış gibi görünen siyasi partiler tarafından bundan sonra da sık sık tekrar edildiğini göreceğiz inşallah. Belki bu sözlerin bize ait olduğunu söylemiyorlar, belki bundan sonra da söylemeyecekler. Önemli değil. Şundan emin olun: Eğer sizin söyledikleriniz, sizin savunduklarınız bir gün sokakta farklı fikirdeymiş gibi görünen başka insanlar tarafından savunulduysa, işte o zaman sizin siyasetiniz başarılı olmuştur." diye belirtti.
"Kurtuluş bekleyen bütün dünya mustazaflarının da kurtuluş ümidi hâline geleceğiz"
Resmî ideolojinin Türkiye'ye yüz yıl kaybettirdiğini belirterek, yeni yüzyılda köklere dönülmesiyle hem ülkenin hem de mazlum halkların umut bulacağını söyleyen Yapıcıoğlu, "Resmi ideoloji bu memlekete yüz yıl kaybettirdi. Geçmiş yüz yılı 'kayıp yüzyıl' olarak isimlendirdik. Bu ideolojinin sahipleri; milletine düşman, tarihine yabancı, milletin taleplerine sağır, inancıyla kavgalı, Batı'ya hayran, efendilik taslayanlara hizmeti şeref sayan ama kendi halkına efendilik taslayan, düşmanına âşık bir zihniyetle bu yüzyılı geçirdi. Böyle bir yüzyılı geride bıraktık. Yeni yüzyılda inşallah aslımıza dönerek, köklerimize yapışarak kendimiz olacağız. Bu zilletten kurtulacağız ve kurtuluş bekleyen bütün dünya mustazaflarının da kurtuluş ümidi hâline geleceğiz Allah'ın izniyle." şeklinde konuştu.
"Denk bütçe yapılması anayasal bir zorunluluk hâline gelsin"
Sözlerine memleketin ve vatandaşın gündeminde olan başlıklarla ilgili değerlendirmelerini paylaşarak devam eden Yapıcıoğlu, bütçe görüşmelerine dair şunları kaydetti:
"Bütçeyle ilgili ve genel manada bütçelerle ilgili yine 13 yıldır yola çıktığımızdan beri mütemadiyen söylediğimiz bir şey var: Mutlaka bütçenin denk olması gerekir. Denk bütçe yapılması anayasal bir zorunluluk hâline gelsin diyoruz. Fakat maalesef bütçelerimiz hemen her yıl daha başından açık verecek şekilde hazırlanıyor ve çoğunlukla da sene sonunda tahmin edilenden daha büyük bir açık veriliyor. Bu açıklar her yıl biraz daha borç alınarak kapatılıyor ve dolayısıyla bütçenin içindeki faiz yükü gittikçe artıyor. Öyle bir sarmal ki 2026 bütçesinde vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 20'si sadece faize gidiyor. Bakanlıklar içinde en büyük paya sahip olan Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütçesinin yaklaşık 1.4 katı faiz gideri öngörülüyor."

"Bu sistem nedeniyle zengin gittikçe daha zengin, fakir gittikçe daha fakir oluyor maalesef"
"Ekonomi konusunda, iktisat politikalarımız konusunda parti programında yazdığımız şeylerin de adım adım gerçekleşeceğine dair bir ümidimiz var." diyen Yapıcıoğlu, asgari ücrete dair şunları söyledi:
"Asgari ücret toplantıları başladı. İkinci toplantı dün yapıldı. Fakat yapılan toplantılar sadece işveren ve devlet temsilcilerinden oluşuyor. İşçi temsilcileri yok. İşçi temsilcileri bu toplantılara katılmayı reddetti. Çünkü 'Asgari ücretin belirlenmesinde bir etkimiz yok' diyorlar. Bu tepki haklı bir tepkidir. İşçi temsilcilerinin ağırlığı maalesef karar almaya yetmediği için genellikle işveren ve hükümet temsilcilerinin kararlaştırdığı miktar üzerinden tespit ediliyor. Muhtemeldir ki, açlık sınırının biraz üzerine çıksa bile ilk iki ay içerisinde eriyor ve açlık sınırının altına düşüyor. Gerçekten de memleketteki sorun kaynakların yetersizliği ya da memleketin fakirliği değildir. Ama çok ciddi manada dağıtımda, bölüşümde bir sorun yaşıyoruz. Bu sistem nedeniyle zengin gittikçe daha zengin, fakir gittikçe daha fakir oluyor maalesef."
"HÜDA PAR varsa paniğe gerek yok"
Milli Dayanışma ve Kardeşlik sürecine dair de değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, " Meclis'te bir komisyon kuruldu. 'Bu sorundan nasıl kurtuluruz, zemini ne olmalı?' soruları üzerine 19 toplantı yapıldı. Her partinin bir rapor hazırlaması, daha sonra bu raporların mümkünse birleştirilmesi kararlaştırıldı. Sayın Meclis Başkanı'nın temennisi, bütün partilerin altına imza atabileceği ortak bir raporun çıkmasıdır. Ancak sunulan raporların içeriğine bakıldığında ortak bir raporun hazırlanmasının çok kolay olmadığı görülüyor. Birbirine çok uzak talepler, çok uzak tanımlamalar var. Bu da işimizin zor olduğunu gösteriyor. Ama diyoruz ki Allah'ın izniyle HÜDA PAR varsa paniğe gerek yok." ifadelerini kullandı.
"Sürecin tıkandığı noktaları aşmayı hedefleyen bir kanun teklifi hazırladık"
Meselenin çözümüne dair bir rapor hazırladıklarını belirten Yapıcıoğlu, aynı zamanda bir kanun teklifi de hazırladıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Biz de raporumuzu hazırladık. Giriş ve özetten başka iki ana bölüm ve pek çok başlıktan oluşan, 50 sayfaya yakın bir rapor. Sadece rapor değil, aynı zamanda bir de kanun teklifi hazırladık. Bu kanun teklifimizi komisyonda temsil edilen, özellikle grubu bulunan partilerin tamamına ilettik. AK Parti'ye, CHP'ye, DEM Parti'ye, MHP'ye, Yeni Yol Grubu'na ve talep ettiği için Yeniden Refah Partisi'ne de ilettik. Komisyondaki görüşmelerde tıkanan noktalardan biri şudur: biliyorsunuz ki başından beri aslında iki şey söyleniyor; bir, terörsüz Türkiye, iki, iç cephenin tahkim edilmesi. Ya da bir barış, iki demokratikleşme. Bizde diyoruz ki PKK'nın tasfiyesi ve kardeşlik hukukunun ihyası. Yani aslında bir birinin içine geçmiş çok seferde bir biriyle karıştırılan iki meselemiz var. Bir cenah diyor ki, silah bırakma ve örgütün varlığını tamamen sona erdirmesi fiilen gerçekleşmedikçe, sahada bu durumu görmedikçe, yetkili devlet organları bunu kayıt altına alıp tespit ve ilan etmedikçe yasal düzenleme anlamında bir adım atmayacağız. Diğer cenah diyor ki, 'Biz kararımızı aldık, ama fiilen silah bırakmak için devletin adım atmasını bekliyoruz. Yasal düzenleme yapılmadan bir adım daha atmayacağız.' Sürecin tıkandığı noktalardan biri budur. Biz de hazırladığımız kanun teklifiyle bu tıkanıklığı aşmayı teklif ediyoruz.
Diyoruz ki gelin, Meclisten bir kanun geçirelim. Bu kanun sadece bir kişiye, bir örgüte, bir döneme mahsus olmasın. Hukuk kuralları soyut olmalı ve benzer durumda olan herkese eşit uygulanabilmeli. Silahla arasına mesafe koyanlarla ilgili bir kanun çıkartalım. Ama bunun uygulanması için yani ceza indirimleri, cezaevindekilerin serbest bırakılması ya da silahlı eylemlere karışmamış olanların ifadelerinin alınıp cezaevine girmeden serbest bırakılmaları için gerçekten silah bırakıldığının tespiti şart olsun. Neyin şartı? O çıkardığımız kanunun uygulanması şartı."
"Diğer partilerle bu taslağımızı paylaştık"
"Bu formül güvensizlik problemini aşmak için bize göre en iyi formüldür." ifadeleriyle sözlerine devam eden Yapıcıoğlu, "Bunu diğer partilerle de paylaştık. Bazıları bunun iyi bir formül olduğunu söyledi. Bilinçli olarak sadece taslak hâlinde paylaştık ki mümkünse ortak bir kanun teklifi olsun. Biz bu taslağımızı meclis başkanlığına sunmuş değiliz. Ama diğer partilerle bu taslağımızı paylaştık. Zira uzun yıllardır, yaşanmışlıklardan dolayı devlet ve yetkilileri diyorlar ki, biz güvenmiyoruz bu kararı alanlara, sahada bunu görmek istiyoruz. Hatta bir yetkilinin cümlesiyle aynen şunu demişti, 'biz örgüte güvenmiyoruz, örgütte devlete güvenmiyor' Biz diyoruz ki gelin, HÜDA PAR'ın teklifini iyice inceleyin, üzerinde konuşalım, tartışalım ve bu güven bunalımını aşalım, Elinde silah olanlar, silah bıraktığında nereye gideceğini, kendisine nasıl bir akıbetin beklediğini bilsin. Ama o lehte yapılacak olan düzenlenmeden uygulanması da sahada fiilen silah bırakmanın gerçekleştiğinin tespitine bağlı olsun." dedi.
"Allah'ın izniyle bu sefer olacak, olması için elimizden geleni yapacağız"
Komisyondaki bir diğer tıkanıklığın meselenin tanımı ile ilgili olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, "Tıkanıklık noktalarından bir tanesi, belki meselenin tanımıyla ilgilidir. Onunla ilgili de yine diyoruz, panik yok. Rahat olun. Allah'ın izniyle bu sefer olacak, olması için elimizden geleni yapacağız. Zira, şundan dolayı ben ümitliyim, Bundan on sene önce sekteye uğrayan ve bozulan bir süreç vardı. Hatırlayın 2013-2015 sürecinde. Adına çözüm süreci dedikleri bir süreç vardı ve o süreç bozuldu. O süreç bozulmadan önce de biz çokça söyledik. Sesimizi yükselttik. Kısık sesle söyledik. Meydanlarda söyledik. Televizyonlarda söyledik. Kendi iç toplantılarımızda söyledik. Ziyaret ettiğimiz yerlerde söyledik. Karşılaştığımız yetkililere söyledik. Yapmayın, etmeyin. Bu tuttuğunuz yol, yol değil. Bu yol sizi arzu ettiğiniz hedefe götürmez. Buradan kalıcı bir barış çıkmaz. Sadece geçici bir çatışmasızlıktır. Buradan çözüm üretemezsiniz dedik, dinletemedik. O gün farklı farklı etiketlerle bizleri etiketlediler." diye konuştu.
"Her meselede ilkeli duruşumuzu koruyup uygulanabilir çözümler sunuyoruz"
Yapıcıoğlu sözlerini, "O zamanlar yaptığımız eleştirilerin en başlıcası şuydu. Biz diyorduk ki, bir Kürt meselesi var. Bu Kürt meselesi 100 yılı aşkın bir süredir var. PKK yokken de Kürt meselesi vardı. Ve siz eğer meseleyi sadece şiddet sorununa, asayiş sorununa ya da terör sorununa indirgerseniz bunu çözdükten sonra eğer siz asıl meseleyi çözmezseniz sorun bitmiş olmaz ki. İkisini birbirinden ayırın. Ama ayırmadılar. O dönem ayırmadılar. Şu anda özellikle devlet yetkililerinin yapmış olduğu açıklamalara baktığımızda bu iki şeyi birbirinden kesin çizgilerle ayırmaya niyetli olduklarını söylüyorlar. İnşallah yine karıştırmazlar. Karıştırmazlarsa meseleyi çözeriz. Bazıları da ben yine isim vermeyeyim, takip edenler kimden bahsettiğimi bilecekler. Hem komisyonda yapmış oldukları konuşmalarda hem kamuoyuna yapmış oldukları açıklamalarda hem sunmuş oldukları raporlarda süreçle, silahların bırakılmasıyla ya da Kürt meselesinin çözümüyle ilgili olmaktan çok kendi söylemlerini topluma dayatmaya, kendi sorunlarını toplumun bütününün gündemine getirmeye çalışıyor. Ama inşallah bizim raporumuz son rütuşlarını atıp kamuoyu ile paylaşıldıktan sonra herkes görecek ki HÜDA PAR memleketin her meselesinde ilkeli duruşunu koruyor, ciddi emek sarf ediyor, kafa yoruyor ve uygulanabilir çözüm modellerini ortaya koyuyor." ifadeleriyle sürdürdü.
"Türkiye'nin ihtiyacı tamamen yeni bir anayasadır"
Yeni anayasa başlığı altında konuşmasını sürdüren Yapıcıoğlu, "Değerli dostlar, memleketin gündeminde uzun süre kalan, sonra bu yeni süreçle birlikte ikinci, üçüncü sıralara düşen; şimdi de tekrar yeniden gündem olan bir mesele daha var, bir başlık daha var: Yeni anayasa. Malumunuz, şu anda mevcut anayasa 1982 yılından beri bu milletin başına bela olmuş bir darbe anayasasıdır, bu millete giydirilmiş bir deli gömleğidir. Bu anayasayla ilgili 20'den fazla kez değişiklik yapıldı. Maddelerin üçte ikisi değişti. Ama biz dedik ki bunlar yetmez; o darbeci ruh, anayasaya sinmiş o ruh, devam ediyor. Dolayısıyla Türkiye'nin ihtiyacı tamamen yeni bir anayasadır. İlk söylediğimizde belki biz bunu söyleyen tek parti idik ama bugün memleketi idare edenler dâhil pek çok kişi artık bu anayasada yeni bir değişiklik yapılmasından değil, Türkiye'nin tamamen yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu söylemeye başladılar. Allah'ın izniyle o da gündeme geldiğinde yine bu memleketi rahatlatacaktır. Milletin tarihiyle, inancıyla, kökleriyle, kültürüyle; milletin kendisiyle, geçmişiyle barışık olan, bize ait olan bir anayasa yapmayı da Rabbim bizlere nasip etsin inşallah." dedi.
"Gazze'de kardeşlerimiz soğuktan ölmeye, açlık çekmeye devam ediyor"
Dış gündeme dair de değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu Gazze'ye dair şunları kaydetti:
"Ülke topraklarının dışında cereyan eden bazı hadiseler var ama hepimizi yine ilgilendiren, işimizi yapan, bizi düşündüren, uykularımızı kaçıran meseleler. Bunlardan biri Gazze'dir. Malumlarınız olduğu üzere 7 Ekim 2024 Aksa Tufanı'ndan sonra siyonist soykırımcı vahşiler oradaki katliamı, oradaki zulmü öyle bir noktaya getirdiler ki gerçekten insanın insanlığından utanacağı görüntülerle hepimiz yüz yüze kaldık. Ve bu hâl iki yıldır sürüyor. Şu anda sözüm ona bir ateşkes anlaşması var ama daha önce siyonistlerin yaptıkları diğer ateşkes anlaşmalarına da uymadıklarını biliyoruz. Bu arada yine 400'e yakın kardeşimizi, güya ateşkes ilan edilmişken, şehit ettiler. Yine saldırılar devam ediyor. Mısır'da varılan mutabakata göre Gazze'nin ihtiyaç duyduğu malzemeler Gazze'ye kesintisiz bir şekilde gönderilecekti, herhangi bir engel çıkarılmayacaktı; ama maalesef bunlar engellenmeye devam ediyor. Gazze'de kardeşlerimiz soğuktan ölmeye, açlık çekmeye devam ediyor.
Eğer gerçekten Amerika onları himaye etmeseydi, eğer gerçekten Amerika ve onunla beraber emperyalist Batı sınırsız siyasi ve askerî destek vermeseydi, emin olun o korkaklar, o vahşi siyonistler Gazze ile savaşmayı iki hafta sürdüremezlerdi. Ama iki yıldır sürdürüyorlar. Sınırsız bir destek var. Ve maalesef bu destek devam ederken, İslam ümmetinden sözlü kınamalar ve bazen de kısmen maddi ya da ayni yardımlar dışında bir şey olmuyor. Ciddi bir diplomatik destek var, ciddi bir siyasi destek var; Filistin'i devlet olarak tanıyanların sayısı artıyor ama bu, vahşeti durdurmaya yetmiyor."
"Mevcut küresel sistem sürdürülemez! İnsanlığın yeni bir sisteme ihtiyacı var"
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun yapısını eleştiren Yapıcıoğlu, "Düşünebiliyor musunuz? Öyle bir küresel sistem var ki adına Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dediğiniz bir yapı; Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun almış olduğu bir karar, oy birliğiyle bile olsa bağlayıcı değil. Ama Güvenlik Konseyi'nin almış olduğu kararlar bağlayıcı ve ona uymamanın bir yaptırımı var. Fakat karar alma mekanizmasında öyle bir tuhaflık var ki o 15 üyenin 5 tanesi daimi üye: Amerika, Fransa, İngiltere, Rusya ve Çin. Bunlardan herhangi biri alınan kararı veto ettiğinde karar uygulanamıyor, o karar alınmamış sayılıyor. On dört kişi bir şey söylüyor, bir kişi 'hayır' diyor ve o karar geçmiyor. Ve siyonist rejim aleyhine sunulan her karar tasarısı Amerika'nın vetosuna takılıyor. Sırf bu yüzden bile kahrolsun Amerika. Hoş, bu kahrolası Amerika, o veto yetkisini kullanmasa, o da karara iştirak etse bile 'Hadi bu karara uyulmadı, bir yaptırım uygulayalım' deseler, o yaptırım uygulanmasına yine karşı çıkacak. Görüyorsunuz işte, Amerika'nın başına bir deli geçmiş. Daha geçen gün diyor ki: 'Ben Golan Tepeleri'ni İsrail'e verdim. Keşke verirken karşılıklı bir şey isteseydim.' Bakar mısınız? Sanki babasının eşeğinin semerini vermiş. Rusya ile Ukrayna arasında savaş var; Ukrayna'ya diyor ki: 'Ben Kırım'ı ve Donbass bölgesini Rusya'ya verdim.' Nasıl dağıtıyor, değil mi? Görüyorsunuz, adam emlakçı ya; dünyayı parsel parsel satabileceğini düşünüyor. Ve bugünkü küresel sistem buna bir şey yapamıyor. Biz bugünden söylemiyoruz. Yine dedim ya, söylemimiz güçlüdür, programımız güçlüdür. On üç yıl önce partiyi kurduğumuzda, yazdığımız parti programında bugünkü küresel sistemin, Birleşmiş Milletler'in ve onun Güvenlik Konseyi'nin mevcut yapısının sürdürülebilir olmadığını, insanlığın mutlaka yeni bir sistem kurmak zorunda olduğunu söyledik." diye belirtti.
"Yeni bir sistem kurulacak; ancak bizler uyanık olmaz, harekete geçmez ve adalet için güç toplamazsak, benzer ya da daha kötü bir düzen kurulacak"
"Gazze'deki o mübarek insanların o kutlu direnişleri ve dökülen o mübarek kanlar, Allah'ın izniyle küresel sistemi değiştirecek." Diye belirtren Yapıcıoğlu, " Biz onlara bir şey yapamadık ama o aziz şehitlerin kanı belki insanlığı kurtaracak. Yeni bir sistem kuruluyor, yeni sistem kurulacak. Ama bu yeni sistem kurulduğunda, eğer bu sistemin kuruluşu için bizler uyanık olmazsak, bizler harekete geçmezsek, bizler çalışıp çaba sarf etmezsek, bizler adaleti tesis etmek için güç toplamazsak, yine benzer bir sistem ya da belki daha kötü bir sistem kuracaklar. O yüzden değerli dostlar, o yetmiş bin şehidin ve onlardan önce yine binlerce, on binlerce şehidin kanı boşa akmış olmasın diye bizim uyanık olmamız, bizim daha çok çalışmamız, bizim dünyanın bütün meseleleriyle yakından ilgili olmamız ve inşallah yeni sistemi kurmak için Allah'ın mustazaflara olan o vaadine —hocamızın okuduğu ayetlerde, hani Allah-u Teâlâ 'Biz onları yeryüzüne varisler kılmak istiyoruz' diye kendi iradesini açıklamış ya— ona vesile olabilmek için hepimizin çok daha fazla çalışması lazım." ifadelerini kullandı.
"Kendinize güvenin. Allah'ın izniyle hedefe varacağız"
Yapıcıoğlu sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı:
"Kardeşlerim, kendinize güvenin. Allah'ın izniyle hedefe varacağız. On üç yıl önce yola çıktığımızda ya da bizden önce benzer hizmetler yapan insanlar yola çıktıklarında belki hiçbir şey yapılamayacağını düşünüyordu pek çok insan. Ama işte şu kısa süre içerisinde, bir toplumun hayatında çok da uzun sayılmayacak bir zamanda, geldiğimiz noktayı görün. Yola çıkarken başladığımız noktayla bugün geldiğimiz noktayı bir kıyas edin. Hedefe her gün biraz daha yaklaştığımızı ve Allah'ın izniyle bir gün o hedefe hep beraber varacağımızı yine Allah'ın izniyle göreceğiz. Nasıl bu kadar emin olabiliyoruz? Yola çıktığımız günden beri istikamet duasındayız. Allah'ın izniyle istikamet üzereyiz. Rabbim bizleri istikametten, sırat-ı müstakimden ayırmasın. O'nun rızası yolunda, O'nun rızasını kazanmak için, O'nun rızası için hakksssa, mazluma, millete hizmet etmeyi şerefli bir meslek, şerefli bir görev sayan siz değerli kardeşlerimin yolu, bahtı açık olsun. Allah yar ve yardımcımız olsun. Daha nice on yıllara, daha nice hayırlı hizmetlere inşallah."
Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.