,
  • BIST 9915.62
  • Altın 2439.282
  • Dolar 32.4246
  • Euro 34.6533
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 19 °C
  • Antalya 20 °C

Yapıcıoğlu: Cumhursuz cumhuriyet anlayışı dönemini bitirmiştir

Yapıcıoğlu: Cumhursuz cumhuriyet anlayışı dönemini bitirmiştir
Partisinin Zeytinburnu İlçe Kongresinde konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, "cumhursuz cumhuriyet anlayışı dönemini bitirmiştir. Halka rağmen halk için anlayışı tası tarağı toplayıp inşallah memleketi, bir daha dönmemek üzere terk edecektir." dedi.

 

Partisinin İstanbul Zeytinburnu İlçe Kongresinde önemli açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Genel Başkanın Zekeriya Yapıcıoğlu, konuşmasına, iki gün önce vefat eden Karaman İl Başkanı Halis Özelçi ve 22 Temmuz'da Adana'da menfur bir saldırıyla şehid edilen Adana İl Sekreteri Sacit Pişgin'i rahmetle yad ederek başladı.

HÜDA PAR'ın gücünü milletten alan ve milletin değerlerini savunan bir siyasi hareket olduğunun altını çizen Yapıcıoğlu, "HÜDA PAR kurulduğu günden beri bunu yapmıştır, bundan sonra da ne pahasına olursa olsun bunu yapmaya devam edecektir. Parti programımızda da belirttik, yeri geldi farklı platformlarda, farklı zamanlarda dile getirdik. Buradan bir kez daha söyleyeyim; cumhursuz cumhuriyet anlayışı dönemini bitirmiştir. Halka rağmen halk için anlayışı tası tarağı toplayıp inşallah memleketi, bir daha dönmemek üzere terk edecektir. Milletin değerlerinin aleyhine, milletin değerlerini sürekli örseleme, onları aşındırma ve yok etme siyaseti güdenler bu millete yabancıdırlar; milletin değerlerine düşmanlık yapanlar, milletin tarihine cahil olanlar, milletin örfüne, adetine, geleneğine, inancına şaşı bakanlar asla bu milletin desteğiyle bir daha iktidar görmeyeceklerdir inşallah." dedi.

"Eğitim sistemine öyle bir müfredat getirdiler ki her bir nesil bir öncekine benzemesin diye özel bir çaba sarf edildi"

Yarın okul öncesi ve birinci sınıflar için 2023-2024 Eğitim-Öğretim Yılının başlayacağını hatırlatan Yapıcıoğlu, "Eğitim politikamızla ilgili daha önce zaman zaman açıklamalarda bulunduk. Fakat ben bunlardan özellikle en temel olan birkaç hususu dile getirmek istiyorum. Birincisi Batıcı, Batı hayranı, Batıya öykünen anlayış ve zihniyet; belki tek tip insan yetiştirme konusunda en elverişli aparatı eğitim sistemi olarak gördü ve Batıcı eğitim sistemini alıp bizim memleketimize, bizim milletimize empoze etmeye çalıştı. Eğitimin sadece adı milli ama öyle bir eğitim sistemi, öyle bir müfredat, öyle bir yapılanma getirdiler ki her bir nesil bir öncekine benzemesin diye özel bir uğraş, özel bir çaba sarf edildi. Batıda şu anlayış vardır: 'İnsan insanın kurdudur, hayatın temel felsefesi cidaldir, çekişmedir, yarışmadır. Büyük balık küçük balığı yutar, güçlü olan ayakta kalır zayıf olan ezilir.' Bizim medeniyetimiz bize bunu söylemiyor. Bize göre hayatın temel kanunu cidal, savaş, çekişme, yarışma değildir. Hayatın temel kanunu kardeşliktir, dayanışmadır, yardımlaşmadır, zayıfın elinden tutmadır, zulme karşı çıkmadır, güçsüzü korumaktır kollamaktır, açı doyurmaktır, yetime bakmaktır. Ama bizim eğitim sistemimizde bunlar yoktur." ifadelerini kullandı.

"Eğitim sistemimiz çocuklarımızı adeta test usulü ile birbirleriyle yarışan yarış atları haline getirdi"

Çocukların sınava girmekten korkar hale geldiğini belirten Yapıcıoğlu, "Eğitim sistemimiz çocuklarımızı adeta test usulü ile birbirleriyle yarışan yarış atları haline getirdi. Çocuklarımızı sınava girmekten korkar hale getirdi bu sistem. Bilgi vermeyi bile doğru düzgün beceremedik. O bilgiyi ölçmeyi test usulü ile yarım yamalak yaptık artık çocuklar o konudaki bilginin ne olduğundan çok onunla ilgili bir soru çıktığında nasıl doğru şıkı buluruma kilitlendi. Hadi diyelim ki biz pozitif bilimleri çok iyi öğrettik, peki işin eğitim tarafı ne durumda? Biz çocuklarımıza iyi insan olmayı öğretebildik mi, onları eğitebildik mi? Biraz önce saydığım değerlere sahip çıkan nesilleri yetiştirebildik mi? Yoksa gittikçe bize benzemeyen, konuşurken sosyal medyanın dili ile konuşan, ne dediği bazılarınca anlaşılmayan bir nesil geliyor. Bunlar milletçe hepimizin sorunudur ve milletçe bütün siyasi partilerin buna kafa yorması lazımdır. Belki isminden de başlayarak çocuklarımızı yeniden marifete ulaştıracak maarifi kendimize hedef edinmeliyiz ve çok ciddi bir eğitim devrimine, bakın reformu demiyorum, eğitim devrimine ihtiyacımız vardır." şeklinde konuştu.

"Parasız eğitim tanımının içerisine kırtasiye masraflarının ve servis masraflarının da dahil edilmesini istiyoruz"

Eğitimle ilgili önerilerini sunan Yapıcıoğlu, "Evet okullar açılıyor, malumunuz hayat pahalılığı, özellikle dar gelirlileri, sabit gelirlileri çok ciddi manada zorluyor. Okullar açıldı, kırtasiye masrafları, servis masrafları kara kara düşündürmeye başladı. Yasaya göre ilköğretim devlet okullarında parasızdır. Köy okullarında da kapanan okullar varsa öğrencileri başka okullara taşıyınca taşıma parasını da bakanlık karşılıyor ama şehirlerde okula gitmek için servis tutmak zorunda kalan veliler kara kara düşünüyor. Biz parasız eğitim tanımının içerisine kırtasiye masraflarının ve dahi okula gidip gelirken ödenecek servis masraflarının da dahil edilmesini istiyoruz, bekliyoruz, öneriyoruz, hükümete tavsiyemizdir, buradan çağrıda bulunuyoruz. Özellikle dar gelirli, geçinmekte zorlanan vatandaşlara eğitim konusunda bir katkı verilmesi çağrısında bulunuyoruz." ifadelerini kullandı.

"Karma eğitim pedagojik bir yanlıştır"

Karma eğitim dayatmasından vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, "Eğitimcilerin tabiriyle 100 yılın pedagojik hatası, bunu zaman zaman dile getirdiğimizde bazı kelimeleri cımbızlayarak birileri başka tarafa çekiyor ama biz ısrarla altını çiziyoruz, karma eğitim dayatmasından vazgeçilmelidir. Karma eğitim pedagojik bir yanlıştır, karma eğitim; karma eğitimi isteyenlerin dile getirdikleri sonuçları da olumlu manada sağlamadı ama 'Karma eğitimle biz gençleri daha kolay ifsat edebiliriz' diye zihinlerinin arka planında taşıdıkları düşünceler varsa o başka. Bu karma eğitim dayatmasından vazgeçilmeli derken birileri diyor ki bunlar karma eğitime karşı. Biz diyoruz ki, karma eğitimi dayatmayın! İsteyen veli; kız çocuğunu kız okuluna, erkek çocuğunu erkek okuluna gönderebilsin. Bu bir haktır. İsteyen de çocuğunu karma okula göndersin ama kendine demokrat olan sen, kendince özgürlükçü, hürriyetçisin diyorsun ki hayır herkes çocuğunu karma eğitime gönderecek. Ben diyorum ki sen çocuğunu karma eğitime göndermek istiyorsan buyur gönder, ben sana engel olmuyorum ama sen de bana engel olma. Sen bana dayatma hakkını kendinde görüyorsun ve sen özgürlükçüsün ben dayatmacıyım öyle mi? Hadi ordan… Millet sizi görüyor, sizin ne yapmaya çalıştığınızı da biliyor o yüzden zaten siz milletten vize alamıyorsunuz." dedi.

"Bu askeri cunta anayasasından memleketi kurtarmak siyaset için bir namus sözüdür"

1 Ekim'de Meclis açılacağını hatırlatan Yapıcıoğlu, ele alınacak en önemli gündem maddesinin Anayasa değişikliği olacağını söyledi.

Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:

"Biz 2012 yılından beri parti programımıza da yazdık müstakil başlıklarımızdan bir tanesi yeni anayasa. Şu andaki mevcut anayasa 20 defa değiştirildi, maddelerinin 3'te 2'sinden fazlası değiştirildi. Ama bu anayasa hala 1982'de askeri cunta anayasasıdır. Mutlaka değişmelidir. Daha önce siyasi partiler 2012 yılında bir komisyon kurdular. Hatta bu komisyonun uzlaşması daha mümkün olsun diye Meclis'teki sandalye sayılarına bakılmaksızın eşit oranda temsil edildikleri bir komisyon oldu. Yaklaşık 60 madde üzerinde uzlaşı da sağladılar. Sonunda olmadı. Kime sorarsanız bu anayasa değişmeli. Biz de o yüzden diyoruz ki bütün siyasi partilerin bu millete vermiş olduğu bir söz var. En azından o gün Meclis'te olan 4 siyasi partinin bu millete bir sözü vardır. Ve bu askeri cunta anayasasından memleketi kurtarmak siyaset için bir namus sözüdür. O sözü verdiler, bu sözü yerine getirmediler. Bizim için de bir görevdir, biz bu konuda görevden kaçmayacağız, elimizden ne gelirse yapacağız. Buyurun gelin oturalım yeni bir anayasayı nasıl yapacağımızı birlikte konuşalım ve hep beraber kaleme alalım." şeklinde konuştu.

Meclis'te gündeme gelmesini önemsedikleri diğer önemli gündem maddelerinin ise ailenin korunması ve tesettüre anayasal güvencenin sağlanması olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, bu hususta ellerinden gelen her türlü desteği sunacaklarını belirtti.

"Süresiz nafaka aile kurumunu olumsuz yönde etkiliyor"

Ailenin korunması ile ilgili anayasal değişiklik yapılacağını ifade eden Yapıcıoğlu, Yıllardır biz bağırıyoruz, çağırıyoruz, canhıraş bir şekilde feryat figan ediyoruz, diyoruz ki, aile kurumu saldırı altında. Her türlü ahlaksızlık yaygınlaştırılmaya çalışılıyor, bunun reklamı yapılmaya çalışılıyor. Bunu öyle yaygınlaştıracaklar ki, aile diye bir şey kalmayacak ve yavaş yavaş etkisini göstermeye başladı. Bunun pek çok sebebi var. 6284 Sayılı Yasa'da mahsurlu bazı maddeler var. Süresiz nafaka aile kurumunu olumsuz yönde etkiliyor. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle gençler evlenmeye korkuyor, evlilik sayılarında düşüş var, boşanmalarda patlama var. Maneviyat eksikliğinden dolayı aile içi şiddet artıyor ama biz kadına yönelik şiddeti durduracağız diye aileyi yıkmayalım dediğimizde bize kadın düşmanı diyorlar. Sanki kadına yönelik şiddet serbest olsun diyormuşuz gibi yine laf cambazlığı, kelimeler üzerinde hokkabazlık yaparak bize kara çalmaya çalışıyorlar. Aslında sesimizi kısmaya çalışıyorlar. Ama susturamayacaklar." dedi.

"Kadını korumak için aileyi hedef tahtasına oturtmanın bir manası yok"

"Kadını koruyalım, çocukları koruyalım, hayvanları da koruyalım, doğayı da koruyalım ama bunu yaparken başka bir şeyleri feda etmeyelim." diyen Yapıcıoğlu, şiddet vakalarının en önemli sebeplerinden birinin alkol olduğuna vurgu yaptı.

Yapıcıoğlu, "Kadını korumak için aileyi hedef tahtasına oturtmanın bir manası yok. Ama o kadını koruyalım diyenlerin asıl amacı aslında aileyi çökertmek olduğu için, kadını korumayı da sadece bir perde, bir sütre, arkasına saklanacakları bir paravan olarak kullandıkları için bize öyle saldırıyorlar. Evet onlara bakarsanız kadının şiddete, haksızlığa, tacize, saldırıya uğradığı yer ailedir. Ama aslında öyle değil. Kadın daha çok dışarıda, toplu taşımada, iş yerinde, sokakta, hatta bazen okulda saldırıya uğruyor, tacize uğruyor, haksızlığa uğruyor. Aile içi şiddet vakalarının, dışarıdaki şiddet vakaları da bunun içindedir, şiddet vakalarının en önemli sebeplerinden bir tanesi alkoldür. Saldırıların, haksızlıkların, yaralamalarının, darp etmelerin yüzde 70'inin altında yatan sebep alkoldür. İnsanlar alkollü iken ya da uyuşturucu bir madde almışken bunları yapıyorlar. Peki siz bu insanların kadını koruyalım diye haydi aileyi yıkalım bir beis yoktur diyenlerin alkol aleyhine tek bir kelime, tek bir cümle sarf ettiklerini duydunuz mu? Duyamazsınız, söylemezler. Çünkü onların hedefi başkadır, onlar aileyi yıkmak istiyor, ama onların temel şiarlarından bir tanesi de alkoldür." değerlendirmesinde bulundu.

"Bize kadın düşmanı diyenlerin kulağına küpe olsun"

25 yıl evli kalan kadınlara emeklilik hakkının tanınması gerektiğini bir kez daha yineleyen Yapıcıoğlu, "Evet biz aile korunsun diyoruz, ama gençler de korunmalı, gençler iyi yetiştirilmeli, yozlaşma mutlaka önlenmeli, önüne geçilmelidir. Mesela kadını koruma ile ilgili önerilerimizden bir tanesi şudur: Diyoruz ki, 25 yıl evli kalan kadına emeklilik hakkı tanınmalı. Hükümet bu konuda bazı hazırlıklar içerisinde fakat 25 yıl evli kalan kadınların isteğe bağlı sigortalılık kapsamında kendi primlerinden bir kısmını ödemek şartıyla emekli olabileceği yönünde bir düşünce var. Biz bunu söylemiyoruz. Biz diyoruz ki, çalışan bir kadın eğer çocuklarına bakıcı tutuyorsa sizi o konuda devlet olarak destek veriyorsunuz, kreş parası veriyorsunuz ya da bakıcı parası veriyorsunuz, onun sigorta primlerini veriyorsunuz. Kendi çocuğuna bakan, büyütenlerden de bunu esirgemeyin, kadınlarımız bunu hak ediyor. Bize kadın düşmanı diyenlerin de kulağına küpe olsun bu." dedi.

"Çok acil bir şekilde aradaki aracıları azaltacak ve denetimleri sıklaştıracak yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var"

Gündemin önemli konulardan bir tanesinin de ekonomi olduğunu belirten Yapıcıoğlu, dikkatleri kira, ev ve gıda fiyatlarındaki artışa çekti.

Yapıcıoğlu, "Özellikle İstanbul'da kiralarla ilgili çok ciddi bir sıkıntı var. Kira fiyatları, ev fiyatları bu kadar artmışken, insanlar geçinme konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Sadece kiralar değil, gıda maddeleri ile ilgili de ciddi bir fiyat artışı var. Enflasyon oranının üzerinde gıda enflasyonu var. Geçtiğimiz gün Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanının bir açıklaması oldu. Bahçede 5 lira olan elma manavda 27 lira. Yüzde 400 küsur bir artış. Çok fazla aracı var ve gıda fiyatlarındaki bu yükseliş dar gelirli vatandaşı gerçekten canından bezdirdi. Çok acil bir şekilde aradaki aracıları azaltacak ve denetimleri sıklaştıracak yeni bir düzene, yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var." ifadelerini kullandı.

"Dar gelirliler hem kazanırken hem de kazandığını harcarken vergi veriyor"

Dolaylı vergilerin dar gelirli vatandaşların belini büktüğüne işaret eden Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:

"Bütçe gelirlerinin çok önemli bir kısmı vergilerden oluşuyor. Bu vergilerin de ortalama olarak 3'te 2'si dolaylı vergiler. Geçtiğimiz sene dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 68 idi. Ne demek dolaylı vergi? İnsanların harcama yaparken ödediği vergi. KDV gibi, özel iletişim gibi, özel tüketim vergisi gibi. Dolaylı vergi demek az kazanan insanların sırtına vergi yüklemek demektir. Ama siz eğer Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Servet Vergisi gibi kazanırken ya da kazandıklarınızdan vergi verirseniz bu durumda vergi yükü çok kazananın sırtına biner. Kâğıt üzerinde kademeli bir şekilde geliri artan insanların ödeyeceği vergi artıyor ama dolaylı vergiler dolayısıyla dar gelirler hem kazanırken vergi veriyor hem de o kazandığının tümünü harcadığı için bir daha vergi veriyor. Dolayısıyla verginin asıl yükü onların sırtına biniyor. Hükümete çağrımız; dolaylı vergileri toplamak kolaydır, zaten satıcılar sizin adınıza tahsil ediyor, o vergileri getirip vergi dairesine yatırıyor. Siz dolaylı vergilerin bütçe gelirleri içerisindeki payını peyderpey kademeli bir şekilde düşürün. Düşürün ki millet rahat bir nefes alsın. Gerçekten kazandığı geçimine yetmeyen insanların kazandıklarının önemli bir kısmını harcarken vergi olarak devlete vermesi doğru bir şey değildir. Vergiyi tabana yaymak diyorlar yani tabandakiler vergiyi versin yukarıdakiler bazen o vergileri ertelesinler, ertelesinler sonra uzlaşmaya gitsinler, yüzde 5'i ile anlaşsınlar, yüzde 95'in üzerine de çizgi çektirsinler. Bu adalet değil! İnşallah hem gelir dağılımını düzeltecek hem geçim sıkıntısı çeken insanlarımızın, dar gelirlilerin, sabit gelirlerinin sırtındaki yükü hafifletecek bu uygulama ile ilgili müjdeli haberler beklediğimizi buradan ifade edelim."  

Uyuşturucuyla mücadele

İçişleri Bakanlığının uyuşturucuyla mücadelede kararlı uygulamalara devam etmesi gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, "Dilerim gevşeme olmaz, dilerim sokaktaki torbacılardan ziyade büyük balıklar yakalanır. Dilerim bu işin tacirleri ya da yurt dışından onları içeriye sokanlar ya da burada imal edenler ciddi şekilde takip edilir ve gençlerimiz bu bataklığa düşmekten kurtarılır. Okullar açılıyor, bu uyuşturucu tacirleri genç yaşta çocukları kendi ağlarına düşürmek için okulların etrafında da pusuya yatıyorlar." diyerek uyarıda bulundu.

"1915'te, 1922'de durdurduğumuz ve memleketten kovduğumuz işgalci güçlere benzeyerek savaşı kaybetmeyelim"

Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Merhum Aliya İzzetbegoviç'in çok hoşuma giden, çok hikmetli bir sözü vardı: Savaş ölünce değil düşmana benzeyince kaybedilir. Diyoruz ki lütfen bakın Batı toplumu çöktü, aile kurumu çöktü, artık hükümetler baş edemediği için gençler şehirlerin belli bazı bölgelerinde belli dozda uyuşturucu kullanmakta serbesttirler. Hatta devlet onlara veriyor. Nüfusları azalıyor, tamamen yarışmacı, bencil bir toplum haline geldiler ve bundan dolayı da çöküşteler. Ne olur biz aile kurumumuzu onlara benzetmeyelim, biz gençlerimizi onlara benzemekten muhafaza edelim. Ne olur 1915'te, 1922'de durdurduğumuz ve memleketten kovduğumuz işgalci güçlere benzeyerek savaşı kaybetmeyelim."

"Sorunların çözümü konusunda HÜDA PAR olarak elimizden gelen bütün çabayı sarf edeceğiz"

Hiçbir sorunun çözümsüz olmadığını kaydeden Yapıcıoğlu, "Evet sorunlarımız çok ve bunların hepsinin farkındayız. Ve her birisinin çözümünün ne olduğunu da biliyoruz, hiçbir sorunumuz çözümsüz değildir. Allah'ın izniyle bu sorunların çözümü konusunda, yeni merhalede HÜDA PAR olarak elimizden gelen bütün çabayı sarf edeceğiz, bütün katkıyı sunacağız inşallah. Sorunlarımızın nasıl çözüleceğini biliyoruz dedik ama sadece bu değil. Milletçe sorunlarımızın nasıl çözülemeyeceğini de gördük. Kavgayla, gürültüyle, kamplaşmayla, birbirine girmeyle, silahla, şiddetle sorunların çözülmediğini, daha da büyüdüğünü bu son süreçte yaşadıklarımız hepimize gösterdi." dedi.

"Hiçbir ittifak olmasa da inşallah biz seçime hazırlıklıyız"

Son olarak yerel seçimlere dikkat çeken Yapıcıoğlu, "2024 yılının mart ayının son günü yani 31 Mart 2024 Pazar günü yerel seçimler yapılacak. Elbette bu yerel seçimlerde hemen hemen bütün siyasi partilerin gözü İstanbul'da. İstanbul bir 5 yıl daha kaybedilmesin diyoruz. Yerel idareciler, yerel yönetimlerin başındaki kişiler elbette siyasi kişilikleri dolayısıyla siyasi meselelerle de ilgilidirler fakat yerel yöneticilerin önceliği yerel siyaset olsun, yerel hizmet olsun. Kendi şehrini bırakıp memleketin başka taraflarında sürekli dolaşan, kendi şehrinin sorunlarından başka her sorunla ilgilenen ama kendi şehrini ilgisiz bırakan ya da o sorunların çözümünü sürekli erteleyen yöneticilerden bu şehre bir hayır gelmediğini inşallah İstanbullu görmüştür. Lafla peynir gemisi yürümez, biz çok hizmet ettik demekle gerçekten o hizmetler gerçekleşmiş olmaz.

Önümüzdeki yerel seçimlerde her ihtimale hazırız. Hiçbir ittifak olmasa da inşallah biz seçime hazırlıklıyız, seçimlere tek başımıza girecekmişiz gibi çalışmalarımız devam ediyor ama bu, ittifaklara kapı kapandı, ittifaklar bitti, demek değildir. Mümkünse, şartlar el verirse ittifaklar da olabilir, olacaktır. Önümüzdeki yerel seçimlerde de önce millet için memleket için hayırlı olan, hizmet üretecek olan ve milletin değerlerini siyaseti taşıyacak olan bir çabayı ortaya koyma, öyle bir sonucu elde etmek için var gücümüzle sahada olma ve çalışma zamanıdır. Yarından tezi yok yine sokaklarda olacağız. HÜDA PAR seçimden seçime çalışan bir parti değildir. İnşallah bu sözümüzün de ne anlama geldiğini 31 Mart seçimlerinden sonra da herkes görecek. Allah'ın izniyle 2024'ten 2028'e kadar da hep halkın içerisinde olacağız, hep koşacağız, hizmet üreteceğiz, halkımızın derdiyle dertleneceğiz, onların sözcüsü olma konusunda gayretimizi arttıracağız, her bir günümüz inşallah bir önceki günümüzden daha güçlü adımlarla daha ileriye doğru yürüyeceğimiz bir süreç olacak." değerlendirmesinde bulundu.

Gerçekleşen kongrede, tek aday olarak seçime giren mevcut Başkan Naif Damar, güven tazeleyerek yeniden başkan seçildi. (İLKHA)

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Hür 24 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 532 658 98 55