Yangınla mücadele, mevcut İSG yasasının kapsamı dışında!
Eskişehir Seyitgazi'de 10 cana mal olan orman yangını faciası, alevlerle en ön safta mücadele eden görevlilerin İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) haklarını yeniden gündeme getirdi.
İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, alev savaşçılarının karşı karşıya olduğu en büyük tehlikelerden birinin, yaptıkları işin yasal olarak tam anlamıyla tanımlanmamış olması olduğunu dile getirdi.
Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, orman yangınları ve yangınların her bir türü, iş sağlığı güvenliği mevzuatında doğrudan yer almıyor. 6331 sayılı İş Güvenliği Kanunu'nda, acil durum ve afet birimlerinin müdahale faaliyetleri maalesef kapsam dışıdır. Bu tip yangınlarla mücadele işlerinde çalışanların tehlike sınıfı, İSG mevzuatında belirtildiği gibi en üst tehlikeli sınıf olan 'çok tehlikeli' sınıfın da çok çok üzerindedir. Eğer yeni bir sınıf oluşturulsaydı, buna 'aşırı tehlikeli sınıf' diyebilirdik, ancak maalesef böyle bir sınıf da yok.” dedi.
Yeni personel ön saflarda olmaz
Eğitimlerin var olduğunu ancak sahada asıl belirleyici olanın tecrübe ve doğru görevlendirme olduğunu belirten Bingöl, “Yangınla mücadele çalışanlarına gerek itfaiye teşkilatı olsun gerek orman işçileri olsun özel eğitimler tabii ki veriliyor. Antalya’da bu konuda bir merkez var ve düzenli olarak simülasyonlu, uygulamalı, kaçış ve kurtarma tatbikatları içeren eğitimler yapılıyor. Ancak asıl önemli olan şudur: Genelde bildiğim, itfaiyeciler de dâhil, yeni personeli yangınla mücadelede ön saflarda bulundurmazlar, genellikle tecrübeli ekipler çalışır. Nispeten yeni olanlar ve tecrübesizler, yangın söndükten sonra soğutma işlemlerinde görev alırlar. Doğrusu da budur.” diye konuştu.
Kuru otların, yangın ulaşmadan önce temizlenmesi önemli
Orman yangınlarında her zaman en büyük silah olan suyun yanında alt örtü denilen kuru otların daha çabuk tutuşacağı ve yangını büyüteceği için temizlenmesi olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Kuru otların, yangın ulaşmadan önce buldozer, greyder gibi araçlarla sökülmesi ve müdahale ekiplerinin ulaşımı için yolların açılması büyük önem taşır. Şehir içi yangınlara kıyasla orman yangınları genellikle sarp, kayalık ve geçit vermeyen arazilerde meydana gelir. Bu nedenle, arazinin topografik yapısının iyi bilinmesi, yerel halktan destek alınması ve bölgeyi iyi tanıyan orman işçilerinin müdahaleye dahil edilmesi hayati önem taşır.” ifadesinde bulundu.
Orman yangınlarında en kritik faktörlerden biri de rüzgâr
Kamuoyunda bilinen yanlışlara da değinen Bingöl, ne ekipmanın ne de planlamanın her zaman mutlak koruma sağlayamayacağını, özellikle orman yangınlarının dinamik yapısının riskleri artırdığını vurguladı.
Bingöl, “Şunu düzeltmek gerekir: 'Yanmaz kıyafet' yoktur, 'ısıya dayanıklı kıyafet' vardır. Yani yangın çok büyük boyutlara ulaştığında, bu kıyafet hiçbir kimseyi hiçbir şekilde kurtarmaz. Orman yangınlarında en kritik faktörlerden biri de rüzgârdır. Yolun olmadığı yerde bir ekibin ilerlemesi için yol açıldığını düşünün. Eğer rüzgâr aniden yön değiştirip bu yeni açılan yolu kapatırsa, çıkış imkânsız hale gelebilir. Risk değerlendirmesinde bunu öngörmek hayati önem taşır. Bu yüzden yangını yöneten komutanın çok tecrübeli ve bu konuda bilgili olması gerekir.” diye sözlerini tamamladı.
Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.