,
  • BIST 10229.83
  • Altın 2392.404
  • Dolar 32.3509
  • Euro 34.7737
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 25 °C
  • Antalya 27 °C

Tek parti dönemindeki zulümlerin 115 yıllık tanığı

Tek parti dönemindeki zulümlerin 115 yıllık tanığı
Adıyaman merkezde yaşayan, bir asrı geçen ömründe Osmanlı'nın son dönemleri ile Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nı gören, Cumhuriyetin kuruluşu ve ardından Müslüman halka reva görülenlere tanıklık eden 115 yaşındaki şahid olduğu olayları anlattı.

Tek parti dönemindeki zulümlerin canlı tanığı 115 yaşındaki Fatma Özden, "Kur’an-ı Kerimlerimizi hayvanlarımızı beslediğimiz ahırda saklamak zorunda kalırdık. Kur’an-ı Kerim’i iyice sarar daha sonra bulunmasın diye zibilin içerisine gizlerdik." dedi.

Adıyaman merkezde yaşayan, bir asrı geçen ömründe Osmanlı'nın son dönemleri ile Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nı gören, Cumhuriyetin kuruluşu ve ardından Müslüman halka reva görülenlere tanıklık eden 115 yaşındaki Fatma Özden, yıllar içerisinde şahit olduğu olayları İLKHA'ya anlattı.

Osmanlı'nın son dönemlerinde Adıyaman merkeze bağlı bir köyde dünyaya gelen Özden, ömrünün büyük bir kısmını köyde geçirdiğini, eşini kaybettikten sonra da 30 yıl önce Adıyaman kent merkezine yerleştiğini söyledi. Yeşil Yurt Mahallesi'nde tek katlı bir evde yaşam mücadelesi veren Özden, son zamanlarda yetkili makamlar tarafından ziyaret edildiğini, kendisine eşyaları ile birlikte yeni bir evin verileceğini sevinerek belirtti.

"Eskiden her şey daha güzeldi"

"Ben Uludam köyünde 1904 yılında dünyaya gelmişim. Annem ve babam da oralıdır." diyen Özden, tecrübe dolu hayatındaki geçmiş günlerini bugünle kıyasladı.

Geçmiş ile bugün arasında çok büyük farkların olduğunu söyleyen Özden "Eskiden var olan lezzeti şimdiki yaşamdan alamıyoruz. Şimdi insanların hepsi hasta. Eskiden imkânlarımız şimdiki gibi değildi ama yine de insanlar daha sağlıklıydı. Biz ayaklarımızı koruyabilmek adına, ayaklarımıza ot bağlar, ayakkabı görevini görmesini sağlardık. Şimdikiler yeni ayakkabıları ve elbiseleri çöpe atıyorlar. Ne yaptıklarını bilmiyorlar. Bazen burada, evimin önündeki konteynerin içerisinde elbiseler görüyorum. Benim annem kışın soğuğunda sadece üzerinde ince bir elbiseyle hayatını devam ettiriyordu." dedi.

"O zamanlar çok kar yağardı"

"O zamanlar çok kar yağardı. Ev yüksekliğinde kar yağdığını hatırlıyorum." diyen Özden, "Çocukluğumda kar yağdığı zaman, kapımızın altından 'hayat' dediğimiz salonun içerisine kadar gelirdi. Bir sabah uyandığımızda evimiz kar altında kalmış ve evin kapısı kapanmıştı. Yengem durumu görünce abime haber vermiş, o da gelip bizi dışarı çıkarmıştı. Şimdilerde kâr yağmaz oldu. Eskiden insanlar çalışkandı. Bazı evler 2 kile buğday döver, bulgur yapardı. Buğdayı tokmak ile döver, el değirmeni ile onu öğütürlerdi. İnsanlar çalıştığı için o oranda da tüketirlerdi. Şimdilerde avuçla bulgur bulunuyor evlerde. Bir torba bulguru olan onu bir senede tüketemiyor. Eskiden çuvallar, farklı yemeklerde kullanılacak erzakla doldurulurdu. Hasat zamanı geldiğinde orak ile ürünler biçildiği için orak kullanan kişilere ekmek yapardık. Akşamları eve geldiklerinde sadece bir çorba verebilirdik tarlada çalışan erkeklere, sabahları ise bir bardak ayran ile idare ederlerdi." ifadelerini kullandı.

Önceleri dirgenle buğday ve samanın savrularak birbirinden ayrıldığını söyleyen Özden, daha sonraları teknolojinin gelişmesine bağlı olarak makinalı sisteme geçildiğini belirtti. Özden, "Şimdi saman ayrı, buğday ayrı bir şekilde makinelerle elde ediliyor. O zamanlar buzdolabı yoktu. Tarlalarda çalışan insanlar çömlekler ile götürdükleri suyu buğdayın arasında soğuk tutmaya çalışırlardı ama yine de su sıcak olur içilmeyecek duruma gelirdi." diye konuştu.

"Ziyarete giderken şalvarlar ödünç alınırdı"

Eskiden pekmezden çeşit çeşit yiyecekler yaptıklarını söyleyen Özden, "Küplerle pekmez yapardık, hepsini bitirirlerdi. Çünkü pekmezden çeşit çeşit yemek yapardık. Şilik denen tatlı yapılırdı. Köydeki tüm erkekler toplanır, kurulan o tatlı sofrasında bir araya gelirlerdi. Herkes yoksuldu. Erkeklerin üzerinde, basit bezden yapılmış, sadece bir elbise vardı. Şimdiki gibi elbise yoktu. İğ ile ip örer, daha sonra onları şalvar yapardık. Ardından dağdan topladığımız otlar ile onları boyar, giyilecek hale getirirdik. Biri kendi köyü dışında başka köye misafir olarak gidecekse şalvarı olan kişiden şalvarını ödünç alır misafirliğe öyle giderdi. O dönemdeki insanlar bu sıkıntılara göğüs gerdiklerinden inşallah cennetlik insanlardı. Ama şimdiki insanların bu kadar bolluk içerisinde Allah'a hakkıyla kulluk etmemeleri işlerini zorlaştırıyor. " şeklinde konuştu.

"Kur’an-ı Kerim’i iyice sardıktan sonra bulunmasın diye zibilin içerisine gizlerdik"

Cumhuriyetin ilk yıllarında Kur’an-ı Kerim’in yasaklandığını, halka çok fazla zulüm yapıldığını dile getiren Özden, daha sonra şöyle devam etti:

"Halka öyle zulümler yapılıyordu ki akla hayale gelmez. Askerler muhtarları götürüp sopa ile dövüyorlardı. Onlara, ‘Bize silahları getirin.’ diyorlardı. Onlar da ‘Bizde silah yok.' yanıtını veriyordu. Bundan dolayı zulme uğruyorlardı. Birinin tabakasında bir sigara varsa hapse atıyorlardı. Köy meydanına topladığımız hasat edilmiş ekinlerimize, rızamız olmadan görevli memurlar tarafından el konuluyordu. Haksızlığın her türlüsüne maruz kalıyorduk. Askerliği 4 yıla çıkardılar. O zaman benim 3 kardeşim birlikte askere gitmek zorunda kaldı. Hayvanlarımızı beslediğimiz ahırda Kur’an-ı Kerimlerimizi saklamak zorunda kalırdık. Kur’an-ı Kerim’i iyice sardıktan sonra bulunmasın diye zibilin içerisine saklardık. ‘Kimin evinde Kur’an-ı Kerim varsa onları hapse atarız.’ diyorlardı. Bu zulümlerin hepsini yaptılar. Ancak ben şimdi tam olarak anlatamıyorum." dedi.

"Eskiden hürmet vardı"

"Şu an yaşayan 2 oğlum beş kızım var. Torunlarımın kaç tane olduğunu bilmiyorum. Bir oğlum emekli olduktan sonra Cuma namazına giderken kalp krizi geçirdi ve hayatını kaybetti." diyen Özden, gözyaşlarına hâkim olamayıp evlat sevgisinin ne kadar büyük bir şey olduğunu dile getirdi.

"Çocuklarım bana bakıyor, sıkıntı yaşamıyorum, benim yemeğimi getiriyorlar ve gelip yanımda kalıyorlar." diyen Özden, "Ben 10 yaşlarındaydım, evimize misafir gelmiş bende sofrada yemek yiyordum. Misafir geldiği halde ben onunla ilgilenmeyip yemek yemeye devam ettiğim için annem bana çok kızmıştı. O zamanki hayâ şimdi yok. Eskiden anne ve babalarımıza karşı son derece saygı gösterirdik. Hayâ, iman ve akıl oldukça kıymetli erdemlerdendi. Ama şimdi çok fazla kalmamış bu erdemler." ifadelerini kullandı.

Namazlarını aksatmadan kıldığını söyleyen Özden, son olarak Müslümanlara dua ederek "Ya Rabbi Müslümanları zalimlerin zulmünden koru." dedi. (İLKHA)

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Hür 24 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 532 658 98 55