TBMM Başkanı Kurtulmuş, 16. Büyükelçiler konferansı kapsamında büyükelçileri kabul etti
Kurtulmuş, 16. Büyükelçiler Konferansı kapsamında, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve beraberindeki büyükelçileri, TBMM Tören Salonu'nda kabul etti.
Kabulde konuşan Kurtulmuş, Büyükelçiler Konferanslarının dış politikada istişare zemini oluşturduğunu belirterek, bu konferansların devam etmesi temennisinde bulundu.
Kurtulmuş, Asyalıların, "İlginç zamanlarda yaşayasın" sözünü aktararak, bunu bazı kesimlerin beddua, bazı kesimlerin de tavsiye olarak ifade ettiğini söyledi.
Tarih boyunca ilginç zamanlar yaşandığını vurgulayan Kurtulmuş, içinde bulunulan dönemde de bu zamanlardan en ilginçlerinin yaşandığını ifade etti.
Dünyadaki değişimlerin uluslararası ilişkilere de yansıdığının altını çizen Kurtulmuş, belirsizliklerin yüksek olduğu dönemde bulunulduğunu dile getirdi. Kurtulmuş, bölgesel güç ve küresel aktör olma iddiası bulunan Türkiye'nin, tedbirlerini de bu döneme göre alması gerektiğine dikkati çekti.
Kurumların zorlandığı, uluslararası kurumların da zorlanmanın ötesinde büyük oranda fonksiyonsuz hale geldiği dönemden geçildiğini belirten Kurtulmuş, bu dönemde çok kutupluluğun gelişmeye başladığını söyledi.
Kurtulmuş, küreselleşmenin ve bölgeselleşme eğilimlerinin eş zamanlı yürüdüğünü de aktardı.
Yüksek teknolojilerinin büyük hızla geliştiğine işaret eden Kurtulmuş, bunun uluslararası ilişkileri de etkilediğini ifade etti.

"Yeni fırsatların ortaya çıktığı dönemden geçiyoruz"
İklim değişikliğinin, devletler ve kıtalar arasındaki ilişkileri de etkilediğini kaydeden Kurtulmuş, kuraklığın Afrika başta olmak üzere bazı bölgelerde uluslararası sorun haline geldiğini belirtti.
Kurtulmuş, gıda güvenliğinin, enerji ve ulaştırma hatları arasındaki bağlantısallığın da yeni gerilimlerin, yeni anlaşmaların merkezine oturduğunu anlatarak, "Düne göre alışık olmadığımız yeni durumların, yeni çelişkilerin, yeni çatışmaların, yeni gerilimlerin olduğu, ama aynı zamanda yeni fırsatlarında da ortaya çıktığı dönemden geçiyoruz." diye konuştu.
Geçmiş dönemde yaşananların "Uzay çağı", "Sanayi toplumu" gibi tanımlandığını vurgulayan Kurtulmuş, bu dönemde de yeni bir eşikte olunduğunu kaydetti.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Bu yeni eşiği tanımlamak gerekirse, 'yeni zamanların eşiği' olarak tanımlanabilir. Önümüze yeni, belirgin ve ilginç zamanların geldiği aşikardır. Bizim de Türkiye olarak bütün bu süreçlerdeki devasa geniş alana yayılmış gelişmeleri yakından takip etmek, buna göre hareket etmek mecburiyetimiz vardır. Türk dış politikası olarak, özellikle son yıllarda fevkalade etkin ve ciddi atılımlar içerisinde olduğumuzu hepimiz iftiharla izliyoruz. Türk dış politikası, öncelikle ilkeli kararlı şekilde yoluna devam ediyor. Hele hele böyle bir dünyada, 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın' anlayışıyla, günü gün ederek dış politikayı kurmanın mümkün olmadığını çok iyi biliyor ve Türkiye olarak buna göre hareket ediyoruz."
Türkiye'nin dış politikasının, barış, istikrar ve güven ekseninde bir dünyayı tasarlamak, buna ilişkin eldeki imkanları kullanmak için güçlü anlayış içinde bulunduğunu kaydeden Kurtulmuş, bölgedeki sorunların çözülebilmesi için de barış, istikrar ve güven perspektifini koruduklarını belirtti.

"Prensipli müzakereler ilkesinden asla ayrılmadığımızı görüyoruz"
Rusya-Ukrayna Savaşı, Kafkaslar'daki gerilimler ve Gazze'de ateşkesin sağlanması konularında Türkiye'nin tutumlarını hatırlatan Kurtulmuş, istikrarsız dünyada hiç kimsenin güvende olmayacağını vurguladı.
Dış politikayı güçlü şekilde kurgulamaya çalıştıklarının altını çizen Kurtulmuş, şunları ifade etti:
"Prensipli müzakereler ilkesinden asla ayrılmadığımızı görüyoruz. Yani bir masada başka sözü, başka bir muhatabımıza karşı diğer masada başka teklifi getirmiyoruz. Herkese açık yüreklilikle, prensipler çerçevesinde müzakerelerimizi yaparak barışın, istikrarın ve güvenin sağlanması için olağanüstü çaba sarf ediyoruz. İnsani diplomasi vasıtasıyla dünyanın dört bir tarafındaki ihtiyaç sahibi olan insanlara en kısa sürede ve en etkin şekilde ulaşabilmeyi başarıyoruz. Bunun için gayret sarf ediyoruz."
Kurtulmuş, Filistinlilere ve Afrika halklarına desteği sağlamak için diplomasinin etkin kullanıldığını vurguladı.
Türkiye'nin, "lider diplomasisinde" örnek olduğunun altını çizen Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Sayın Cumhurbaşkanı'mızın şahsında Türkiye, bugün dünyada lider diplomasisini en iyi şekilde uygulayan birkaç ülkeden birisidir. Liderin üzerinden, liderin güçlü liderlik vasıfları ve karakteri üzerinden birçok zor meselenin nasıl çözüldüğün hepimiz biliyoruz. Türkiye'nin bu süreçte en önemli dış politika artılarından birinin de güçlü lider diplomasisi olduğunun altını çizmek isterim. Türkiye'nin dış politikadaki bir başka özelliği ise çok taraflı ve etkin diplomasiyi inşa etmiş olmasıdır. Artık Türkiye'nin, herhangi bir ülkenin, herhangi bir paktın 'peyk'i olması mümkün değildir. Türkiye'nin yönü, her zaman söylediğimiz gibi ne Doğu'ya dönük ne sadece Batı'ya dönüktür. Türkiye, ne şu tarafın uydusu, ne bu tarafın yörüngesinde bulunan ülkedir. Türkiye'nin, iddia ettiğimiz, ısrarla vurguladığımız gibi bir tek ekseni vardır, o da Türkiye eksenidir."
Türk dış politikasının, etkin çabalarıyla Türkiye eksenini tahkim etmek için gayret gösterdiğini belirten Kurtulmuş, bu konudaki çalışmaları dolayısıyla Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a teşekkür etti.
Kurtulmuş, dış politikada küresel bakış açısına sahip Türkiye'nin, barış paktının kurulabilmesi, yeni küresel sistemin hakkaniyet ve adalet üzerinde inşa edilmesi için her platformda yeni dünya düzeninin şart olduğunu dile getirdiğini anlattı.
Yakın zamanlarda yeni, adil, küresel bir dünya sisteminin kurulacağını aktaran Kurtulmuş, bunda da Türkiye'nin öncü olacağını söyledi.
Dış politika yürütülürken bazı ilkelerin de özümsenmesi gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, Türk dış politikasının iddialı, kararlı ve tutarlı olduğunu ifade etti.
Kurtulmuş, Türkiye'ye iddiasız olmanın yakışmayacağının, iddiası bulunmayan Türkiye'nin de ayakta duramayacağını kaydetti.

"Türk dış politikasında dört temel ilke"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türk dış politikasında dört temel ilkenin pusula olması gerektiğini belirterek, bunlardan ilkinin “tutarlılık” olduğunu vurguladı. Zikzak çizmeyen, bir o tarafa bir bu tarafa dönmeyen, sözünü güçlü bir şekilde söyleyen, bu sözü de hem yumuşak gücüyle hem de sert gücüyle tahkim eden bir Türkiye’nin olması gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, ikinci pusulanın da “meşruiyet” olduğunu ifade etti.
Meşruiyeti olmayan bir sözün, ne kadar güçlü olursa olsun karşılığının olmadığını belirten Kurtulmuş, “Bizim anladığımız sözümüzün meşruiyetinin arkasındaki en büyük güç ise bizatihi milletin iradesidir. Sadece iç politikada değil, dış politikada da meşruiyetimizi milletin iradesinden alır, milli iradeden alır, milletin gücünden alırız. Onun için bu toplantımızın milli iradenin merkezi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yapılmasını da fevkalade önemsediğimi ifade etmek isterim.” dedi.
Türk dış politikasının üçüncü temel pusulasının da “vicdan” olduğunu aktaran Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Devlet yönetimleri, dış politika, ülkeler arasındaki ilişkiler sadece matematik denklemlerden ibaret değildir. Mutlaka ve mutlaka vicdanı, işin orta yerine koymak ve vicdanı pusulamızın önemli unsurlarından biri haline getirmek zorundayız. Aksi takdirde bugün dünyada çok sayıda örneğini gördüğümüz gibi vicdansızların elinde koskoca dünya zıvanadan çıkar ve kendi özelliklerini kaybeder, insani özelliklerini kaybeder. Bu vicdan pusulamız dolayısıyla bugün Türkiye özellikle Gazze diplomasisi çerçevesinde insanlık cephesinin öncüsü olmuştur. Başta Cumhurbaşkanımız, her birimiz, devleti yöneten bütün arkadaşlarımız, her bir unsurumuz, sivil toplum kuruluşlarımız bütün vesilelerle her şeyi vesile ittihaz ederek; diyelim ki çevreyle ilgili bir uluslararası konferansta bile mutlaka konuyu, Gazze'deki haksızlığa, insanlık suçlarına ve soykırıma getirmiş ve bu konuda insanlık cephesinin uyanmasına vesile olan en önemli ülkelerden birisi olmuşuz. Bundan dolayı iftihar ederiz. Bu vicdani yaklaşımımız dolayısıyla insanlık tarihinin gördüğü bu en büyük krizlerden birisinde tarihin doğru tarafında durduk, insanlığın yanında durduk ve insanlık cephesini harekete geçirdik.”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, “zaman, zamanın ruhu” kavramının da dördüncü pusula olduğunu ifade etti.
Zamanın ruhuna uygun olmayan fikirlerin, ne kadar güçlü şekilde telaffuz edilirse edilsin bunların başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını dile getiren Kurtulmuş, “Biz de zamanın çok hızlı aktığını biliyoruz, işlerin çok hızlı geliştiğini biliyoruz. Ama burada hem sakin, aklı başında işlerimizi yürüteceğiz hem de işlerimizi en hızlı şekilde yapacağız. Sakin olmakla hızlı olmak birbirinin rakibi değil, birbirinin tamamlayıcısı iki temel unsurdur. Bu ilkeler çerçevesinde dış politikamızı sürdürdüğümüz müddetçe bugün bizim için çok ilerde gibi görülen birçok hususun da yakın dönemde gerçekleştiğine bizzat şahit olacağız. Türkiye bütün bu özellikleriyle ve söylediklerimin hepsini hayata geçirme kararlılığıyla bir bölgesel güç olma ve küresel aktör olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.” şeklinde konuştu.

“Kültürel diplomasi ve parlamenter diplomasi alanındaki çalışmalarımızı en güçlü şekilde sürdürmeye devam edeceğiz”
Dış politikanın, içinde bulunulan dönemde karmaşık ve çok katmanlı bir hal aldığını söyleyen Kurtulmuş, “Dış politika, sadece bir tek kurumumuzun başa çıkabileceği kadar yalın bir iş değildir artık. Bunun için dış politikanın çok farklı alanlarda tezahür ettiğini, bu alanlarda da Türkiye'nin gerçekten güçlü bir şekilde yol aldığını sizlerle paylaşmak isterim.” dedi.
Kültürel diplomasinin, yeni dönemin en etkin diplomasi alanlarından birisi olduğuna işaret eden Kurtulmuş, Türkiye’nin özellikle gönül coğrafyasındaki insanlara ulaşabilmek için dış politikada önemli bir enstrüman olarak kullandığı kültürel diplomasi kurumlarının her gün kapasitesini daha fazla güçlendirdiğini belirtti.
Türkiye’nin, parlamenter diplomasiyi dünyada en iyi kullanan ülkelerden birisi olduğunun altını çizen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir taraftan komisyonlarımız, bir taraftan dostluk gruplarımız, bir taraftan Meclis Başkanlığımız olarak dünyanın her yerinde, hemen hemen her hafta arkadaşlarımız ikili ya da çok taraflı temaslarını gerçekleştiriyor, Türkiye'nin tezlerini dünyanın en ücra noktasına kadar anlatıyor ve özellikle oralarda kurdukları ilişkilerle birlikte de dostluk köprülerini dünyanın en uzak noktalarıyla oluşturuyor. İnşallah bu kültürel diplomasi ve parlamenter diplomasi alanındaki çalışmalarımızı da en güçlü şekilde sürdürmeye devam edeceğiz.”

"Terörsüz Türkiye süreci"
"Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda yürütülen çalışmaları dile getiren Kurtulmuş, Türkiye'nin, içinde bulunduğu bölgede güçlü bir şekilde ayakta durmaktan başka şansının bulunmadığını vurguladı.
Türkiye’nin güçlü olması için gayretle mücadele ettiklerini belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Son dönemlerde, özellikle son 25-30 yıllık süre içerisinde bu bölgenin ikinci Sykes-Picot planlarıyla nasıl paramparça edilmeye çalışıldığını, nasıl etnik ve mezhebi çatışmalar ekseninde bölündüğünü, birbirlerine şimdiye kadar düşman edilememiş olan halkların düşman edilmesi için nice hain emperyal planların yapıldığını çok iyi biliyoruz. Bu çerçevede aradaki husumetin kalıcı hale getirilmesi için, ellerine silah verdikleri vekil unsurlar vasıtasıyla halkların arasına düşmanlık kurmak için neler yaptıklarını gayet iyi biliyoruz. Bu süreçlerde en büyük bedel ödemiş ülkelerden birisi de Türkiye'dir.
Cumhuriyetimizin 102. yılındayız. Bu 102 yılın 50 yılı terörle geçmiş olan bir ülkeyiz. Cumhuriyet tarihimizin yarısında terör belasıyla uğraşmış olan bir ülkeyiz. On binlerce insanımız ölmüş, binlerce güvenlik kuvvetimiz şehit olmuş. Aynı şekilde bu ülkenin muazzam kaynakları terörle mücadele ya da terörün açtığı zararlar dolayısıyla kaybedilmiş. 2013 yılında bizzat bizim yaptığımız bir araştırmada o günkü rakamlarla terörün alternatif maliyetleriyle birlikte toplam Türkiye'ye verdiği zarar 1,3 trilyon dolardı. Herhalde bu rakam güncellenirse en az bunun iki katı olduğu aşikardır.
Dolayısıyla Türkiye'nin bu bölgede sözünü güçlendirmek ve dünyada etkin bir ülke olmak için terör meselesini artık geride bırakması, tarihin tozlu raflarına bırakması lazım. Bunun için başından itibaren söylediğimiz iç kaleyi tahkim etmeden dışarıdan gelecek olan saldırılara karşı ayakta duramayız. Türkiye'nin iç kaleyi tahkim etmek amacıyla başlatmış olduğu Terörsüz Türkiye süreci, çok şükür kısa bir süre içerisinde önemli bir noktaya gelmiştir. Ümit ediyoruz ki en kısa sürede örgütün içeride ve dışarıda bütün bileşenleriyle birlikte silah bırakma çağrısına uyarak kendisinin fesih sürecinin tamamlanmasıyla birlikte artık bu meselenin tamamen ortadan kalkacağı aşikardır.”

“Bu süreç başarıyla sona erdirilecektir”
"Terörsüz Türkiye"nin aynı zamanda “terörsüz bölge” demek olduğunu dile getiren Kurtulmuş, “Terörsüz Türkiye'nin sağlanması; Suriye'de terörün bitmesi, Irak'ta terörün bitmesi, Lübnan'da terörün bitmesi, bölge ülkelerinde gerçekten huzur ve güvenliğin gelmesi anlamına gelecektir.” dedi.
Türkiye'nin güvenlik kurumları, istihbarat birimleri terör örgütüyle bir şekilde bu sürecin nasıl gerçekleştirileceğiyle ilgili süreci yönetirken, diğer yandan da Türkiye'de ilk sefer geçmiş dönemden farklı olarak siyasetin, yani milli iradenin bizatihi bu meseleyi gözetlemek ve yönetmek için bir kararlılık oluşturduğunu vurguladı.
Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan’ın zamanlarında da PKK'nın bitirilmesiyle ilgili çalışmaların yapıldığını, maalesef terörün bitmesini istemeyen odakların çabalarıyla bütün bu süreçlerin akim kaldığını söyleyen Kurtulmuş, aynı şekilde son dönemde AK Parti iktidarları döneminde, 2013 yılında bu sürecin belli bir olgunluğa geldiğini, o dönem başta FETÖ olmak üzere birtakım unsurlar tarafından sürecin heba edildiğini kaydetti.
Şu an sürecin kararlılıkla sürdürüldüğüne işaret eden Kurtulmuş, TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu hakkında bilgi verdi.
Kurtulmuş, komisyon çalışmalarında gelinen aşamaya da dikkati çekerek, “Geldiğimiz noktada partiler bugün yarın artık son olarak bize raporlarını verecekler ve en sonunda komisyon bu çalışmalarının sonucunu nihai bir raporla, yine ümit ederim ki ittifakla aldığı bir kararla Türkiye kamuoyuyla paylaşacaktır.” ifadesini kullandı.
Terörün bitirilmesiyle ilgili dünya deneyimlerini ve Türkiye’yi kıyaslayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Çatışma çözümlerinde başka ülke örneklerinde 8-10 yılda gelinen noktaya Türkiye'nin 6-7 ay gibi kısa bir süre içerisinde gelmesi fevkalade önemlidir. Ümit ediyorum, bu demokratik olgunluk düzeyi yüksek tartışmaların sonucunda Türkiye demokrasisi bakımından önemli bir tecrübeyi Türk demokrasi tarihine kazandırmış olacağız. Partiler bir araya gelebilir. Taban tabana zıt fikirleri olabilir ama memleketin ortak meselesinde ortak istikamette fikirlerini ortaya koyarlar ve çözüme ulaşmak için gayret sarf ederler.”
"Terörsüz Türkiye" sürecinin başarıya ulaşmasıyla, çatışma çözümlerinde “Türkiye modeli”nin ortaya konulacağını, bu modelin de dünyanın birçok üniversitesinde, uluslararası ilişkilerle ilgili eğitim veren yerlerde okutulacağını kaydetti.
Kurtulmuş, “İnşallah bu süreç başarıyla sona erdirilecektir. Bu sefer biz kazanacağız. Bu sefer Türkiye kazanacak. Bu sefer emperyalistler, onların oyuncakları bunu kazanamayacak. Ne olursa olsun inşallah Türkiye kazanacak, milletimiz kazanacak ve terörü ilanihaye Türkiye'nin gündeminden kaldıracağız.” ifadesini kullandı.

Programın ardından TBMM Başkanı Kurtulmuş, Dışişleri Bakanı Fidan ve büyükelçilerle Şeref Merdivenlerinde fotoğraf çektirdi.


Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.