Özçelik: Öğrencinin başarısı için düzenli program ve rehberlik desteği şart
Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmeni Muhammed Beşir Özçelik, ailelerin çocuğun eğitim sürecindeki belirleyici rolüne ilişkin İLKHA’ya önemli değerlendirmelerde bulundu.
Çocuğun eğitime ilk olarak aile içinde başladığını ifade eden Özçelik, “Aile bu anlamda en kritik noktadadır.” diyerek, ailelerin çocukla birlikte sürece katılması gerektiğine dikkat çekti.
“Eğitimin dörtte üçü ailede gerçekleşiyor”
Özçelik, ailenin çocuğun hayatındaki ilk öğretici olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: "Bir insanın ilk eğitim gördüğü ailedir. Bundan dolayı da aile bu anlamda en önemli eğitiminde en kritik noktasında yer alır. Çocuk dünyaya gözünü açar açmaz anne babayla karşılaşır ve okula gidene kadar 7/24 bütün eğitimini aile tarafından verilir. Eğitim sürecine de ailenin rolü çok büyüktür. Eğitimin dörtte birini okulda öğrenir ama kalan dörtte üçünü yine aile içinde görüyor. Bir insanın eğitim süreci çok komplikedir. Sadece bir okuma yazma değil mesele. Yerden bir çöp alması, bir büyüğe saygısı bütün bunlar eğitim sürecini kapsıyor."
“Evdeki düzen, öğrencinin başarısını belirler”
Ev ortamındaki disiplin ve düzenin başarıya etkisine dikkat çeken Özçelik, "Okulda vereceğimiz belli bir disiplin var, belli kurallarımız var. Fakat aile içinde verilecek bir disiplin bir düzen öğrencinin başarısını çok büyük oranda arttıracaktır. Ev içinde öğrencinin ne zaman ders çalışacağı, ders çalışmanın ortamı, bütün bunların disipline edilmesi lazım. Bu yapılmadığı zaman sürekli gelen misafir, sürekli bir yere gitme yani aile içindeki o düzensizlik çocuğun başarısında büyük oranda olumsuz etki edecektir." dedi.
Aile içi baskının etkisine ilişkin Özçelik, "Bu durum, ilk başta birkaç hafta avantaj gibi gözükebilir. Küçük olsa da bir başarı arttırır ama uzun vadede maalesef çok başarısızlığa yol açacaktır. Çünkü baskıya gelen öğrenci, bunu uzun süre sürdüremez. Biz de insanız, duygularımız var ve istemediğimiz yönde birileri bizi zorla böyle bu şekilde yönlendirdiği zaman maalesef bundan kaçabiliyoruz. Bundan dolayı baskıyla değil aslında güzel bir şekilde hatta onunla beraber çalışarak yapılacak eğitim çok daha etkili olur." ifadelerini kullandı.
“Düzenli program ve rehberlik desteği şart”
Ders çalışma alışkanlıklarının nasıl sürdürülebileceğine ilişkin Özçelik, şunları aktardı: "Ders çalışma alışkanlıkları öğrenciye kazandırılmalı. Yüzde 100 program uygulanıp, hepsinin eksiksiz uygulanması beklenemez. Ancak yüzde 90-95 oranında uygulandığı zaman gerçekten çok etkili olur. Öğrencinin motivasyonu düşük olduğunda profesyonel bir destek alması, rehber öğretmen ile görüşmesi çok elzemdir. Öğrenci, kendi kabuğuna çekilirse maalesef kaybolur. Öğrenci bir gün denemeden kötü sonuç aldığında ona kızıp tepki gösterilmemeli. Ailede sürekli bir disiplin olacak. Öğrenciyi sürekli o programa tabi tutacak, hatta kendisi onunla beraber çalışacak. Bütün bunların ailenin yapması gerekiyor. Ancak eğer aile bunları yapamıyorsa ve bir başarı bekliyorsa maalesef o konuda yanılıyor olacaktır."
“Telefon verme yanılgısı öğrenciyi bitiriyor”
Teknoloji ve sosyal medya kullanımına ilişkin uyarılarda bulunan Özçelik, "Teknoloji ve sosyal medya çok önemli bir mesele. Maalesef bizler telefonu çocuğa verdiğimizde, ders çalışması için telefon alma söz verildiğinde bu, çok kötü sonuçlara yol açıyor. Hiçbir öğrenci bu konuda kendi kontrolünü sağlayamaz. Bir kere telefona alıştımı önünün alınması zor olur. Bundan dolayı eğer aile öğrenciyi kontrol altına alabiliyorsa ne tablet ne telefonu vermeye gerek yok. Özellikle YKS sınav sürecinde telefon öğrenciyi bitiriyor. Hele ki online (çevrimiçi) derslerden dolayı da maalesef istenilen bir verim alınamıyor. Sınıf ortamında verilen ders daha önemli. Maalesef o telefona daldığımız zaman kendimizi kontrol edemiyoruz."
“Tepkiler çocuğa yansır, disiplinli tavır başarıyı getirir”
Ailenin başarı ve başarısızlık karşısındaki tavrına dikkat çeken Özçelik, "Maalesef öğrenci başarısız olduğunda bazen anne babalar öğrenciden daha çok üzülür ve bazıları ondan çok daha fazla tepki gösterir. Bu durum büyük oranda yanlış. Çünkü çocuk anne babasına bakıyor, ona göre yüzü şekilleniyor. Sürekli heyecan yapan sürekli böyle bu konuda korku yaşayan anne baba bu sefer çocuğa da bunu yansıtacaktır. Çocuk da bu sefer onlardan etkilenerek bunu yaşar. Ancak anne-baba bu konuda daha disiplinli ve ne yapması gerektiğini bildiği zaman bu sefer öğrenci de kendini ona göre ayarlar. Ancak anne baba heyecan yapar sürekli kızarsa öğrenci için hiç olumlu olmaz. Hayatım boyunca bir ailenin çocuğuna kızarak başarı sağladığını asla görmedim. Bu dengeyi sağlamamız gerekiyor. Bu sağlanılmadığında maalesef başarısızlıklar oluyor." dedi.
Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.