HÜDA PAR Milletvekili Demir’den Gazze’de ateşkes açıklaması: Garantör ülkelere çok iş düşüyor

HÜDA PAR Milletvekili Demir’den Gazze’de ateşkes açıklaması: Garantör ülkelere çok iş düşüyor
HÜDA PAR Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının başarıya ulaşmasını dilediklerini belirterek garantör ülkelere bu konuda çok fazla iş düşeceğini ifade etti.

HÜDA PAR Genel Başkan Vekili ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının kalıcı olabilmesi için garantör ülkelerin sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini belirtti.

Meclis konuşmasında ayrıca dijital kumar bağımlılığı, tekstil sektöründeki kriz, aile hukukundaki düzenlemeler ve Ankara’daki su kesintileri gibi konulara da değinen Demir, devletin toplumsal, ekonomik ve ahlaki alanlarda daha etkin adımlar atması gerektiğini vurguladı.

“Gazze’nin yeniden inşası ve insani yardımların oraya girmesi anlamında çok önemlidir”

Gazze’deki ateşkes kararına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Demir, “İki yılı aşkın bir süreden beri devam eden yoğun soykırım ve katliam sonrasında böyle bir anlaşmanın gelmiş olması elbette ki hepimiz açısından sevindiricidir. Bu anlaşmanın ihtiyacı karşılaması, soykırımı durdurması, açlığı bitirmesi, siyonist işgali ortadan kaldırması ve özellikle Gazze’nin yeniden inşası ve insani yardımların oraya girmesi anlamında çok önemlidir. Elbette hepimiz siyonistlerin zihniyetini biliyoruz. Onların hiçbir tarihte hiçbir şekilde anlaşmalarına sadık kalmadıklarını defalarca tecrübe ettik. Dolayısıyla özellikle bu anlaşmanın sağlanmasında garantörlük ve arabuluculuk işlevi görerek katkıda bulunan Türkiye, Katar ve Mısır ülkelerine bütün dünya müteşekkirdir. Ama siyonist rejime bu anlaşmayı uygulatmak, şartları yerine getirmesini sağlamak ve bu anlaşmayı yerine getirmedikleri zaman gerekli müeyyideleri uygulama noktasında garantör ülkelere de çok fazla iş düşüyor.” dedi.

“Ümit ederiz ki bu anlaşma başarılı olur”

Ateşkes anlaşmasının başarıya ulaşmasını temenni ettiklerini ifade eden Demir, “Soykırımın bitmesi ve özellikle insani yardımların önünün açılması, Gazze'nin yeniden inşası için engellerin ortadan kaldırılarak yıkılan, viran edilen şehrin bir daha ayağa kaldırılması noktasında başarıya ulaşmasıdır. Ümit ederiz ki bu anlaşma başarılı olur. Elbette ki HÜDA PAR olarak biz de bu anlaşmayı destekliyor ve çok önemli olduğunu ifade ediyoruz.” şeklinde konuştu.

“Ailelerin darmadağın olduğunu hep beraber müşahede ediyoruz”

Son yıllarda dijital kumar bağımlılığının arttığına değinen Demir, “Günümüzde kumarın yeni yüzü dijital dünya olmuş. Maalesef kolay erişim ve denetim boşlukları, bağımlılık oranlarını her geçen gün biraz daha artırmaktadır. Araştırmalar, bu oyunlara yönelenlerin önemli bir bölümünün kısa sürede ciddi ekonomik kayıplar yaşadığını, aile ilişkilerinin bozulduğunu ve psikolojik sorunlarla karşı karşıya kaldığını ortaya koymaktadır. Böylece ailelerin darmadağın olduğunu hep beraber müşahede ediyoruz.” dedi.

“Kumar bağımlılığı yalnızca kişisel bir zaaf değil, toplumsal yapımızı zedeleyen büyük bir tehlikedir”

“Kumar ve bahis bireyi tüketen, aileyi dağıtan ve toplumu ifsat eden bir bağımlılık türüdür.” diyen Demir, şu ifadeleri kullandı:

“Toplumsal dokumuzu tehdit eden bu soruna karşı yalnızca yasaklayıcı tedbirlere değil, sosyal, kültürel ve ahlaki açıdan da güçlü politikaları üreterek çözüm aramak zorundayız. Bu soruna karşı toplumsal dayanışma ve güçlü bir irade sergilemek hepimizin ortak sorumluluğudur. Sadece hükümetin, sadece medyanın, belki sadece insanımızın değil, herkesin hep beraber el atması gereken bir sorun. Bahis veya şans oyunları gibi farklı isimlerle ambalajlanıp yaygınlaştırılan kumar bağımlılığının yalnızca kişisel bir zaaf değil, toplumsal yapımızı zedeleyen büyük bir tehlike olduğuna bir kez daha dikkat çekiyoruz.”

“Kumarın her türlüsü felakettir”

Bu nedenle caydırıcı tedbirlerin alınması gerektiğine vurgu yapan Demir, “Hızlı bir şekilde toplumsal bir farkındalık oluşturmalı, bununla birlikte caydırıcı önlemlere, tedbirlere de ağırlık vermek durumundayız. Sanal kumardan söz ederken elbette ki resmi kumara da değinmeden geçemeyeceğiz. Çünkü malum vergisi ödenen resmi olan kumara, kumar gözüyle bakılmıyor Türkiye'de. Yılbaşı biletleri, sportoto gibi kumarlar resmi olduğu, denetlendiği ve vergisi alındığı için kumar olarak kabul edilmiyor ve sanki çok normal bir işmiş gibi bir algı oluşturulmuş durumda… Kumarın her türlüsü kumardır, kumarın her türlüsü haramdır, kumarın her türlüsü felakettir. Devletin hiçbir şekilde kumara müsaade etmemesi, kumarı yasaklaması, ortadan kaldırması gerekiyor.” şeklinde konuştu.

“Yüksek iş gücü ve enerji maliyetleri tekstil sektörünü bitiriyor”

Tekstil sektörünün yaşadığı sıkıntılara da değinen Demir, “Türkiye ekonomisinin en köklü üretim alanlarından biri olan tekstil sektörü, 2025 yılı itibarıyla tarihinin en ağır krizlerinden birini yaşamaktadır. Son birkaç yılda çok sayıda firmanın konkordato ilan etmesi ve yüz binlerce çalışanın işini kaybetmesi, krizin yalnızca ekonomik değil, sosyal sonuçlarının olabileceğini de göstermektedir. Sektör temsilcileri, sorunun temelinde; yüksek iş gücü ve enerji maliyetleri, artan vergi ve sigorta yükleri ile ucuz iş gücü ülkeleriyle rekabet edememe problemlerinin yattığını belirtmektedir. Üretim maliyetleriyle satış fiyatı arasındaki dengesizlik, işletmeleri ya küçülmeye ya da üretimi tamamen durdurmaya zorlamaktadır.” diye konuştu.

“Yalnızca makineler değil, tecrübeli ustalar da Türkiye’den ayrılmaktadır”

Bir zamanlar Türkiye’nin gurur kaynağı olan tekstil sektörünün, bugün varlık-yokluk mücadelesi verdiğini belirten Demir, “Son yıllarda çok sayıda fabrikanın kapanması, üretim maliyetlerinin rakip ülkelere göre yüzde 40-60 daha yüksek olması ve yatırımcıların üretimi Mısır, Vietnam ve Bangladeş gibi ülkelere kaydırması, sektörü ciddi biçimde zayıflatmaktadır. Artık yalnızca makineler değil, tecrübeli ustalar da Türkiye’den ayrılmaktadır. Bu gidişle, 'dünyanın atölyesi' olarak anılan ülkemiz, üretici konumundan çıkıp ithalata bağımlı bir pazara dönüşme riskiyle karşı karşıyadır. Bu durum, yalnızca ekonomik bir kayıp değil; emeğin, alın terinin ve yerli sanayinin gerilemesi anlamına gelmektedir.” ifadelerini kullandı.

“Yerli üreticiyi koruyacak politikalar geliştirmeli”

Üretim ve emeği merkeze alan adil bir ekonomik düzenin inşasının elzem olduğuna vurgu yapan Demir, şöyle dedi:

“Tekstil gibi stratejik öneme sahip sektörlerin ayakta kalabilmesi için devletin işveren üzerindeki sigorta ve vergi yükünü azaltması, faizsiz finansman destekleri sunması, yerli üreticiyi koruyacak politikalar geliştirmesi ve bölgesel üretim merkezleriyle istihdamı canlandırması gerekmektedir. Türkiye, üretimi koruyarak, emeği yücelterek ve adaleti esas alarak bu darboğazdan çıkabilir.”

“Hukuki düzenlemeler, aile kurumunu bütünsel bir şekilde koruyacak anlayışla şekillendirilmeli”

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un aile hukukunda yapılması planlanan değişikliklere dair açıklamalarını takip ettiklerini ifade eden Demir, “Ailenin korunması, toplumsal bir zorunluluktur. Aile, sadece bireylerin bir araya gelmesinden ibaret olmayıp bizi biz yapan kültürel, ahlaki ve manevi değerlerimizin korunduğu ve geleceğe aktarıldığı en temel kurumdur. Bugün toplumsal yozlaşmanın ve çözülmenin en önemli sebeplerinden biri de aile kurumunun bu işlevlerinin zayıflamış olmasıdır. Bu durum, boşanmaların artmasını ve evliliklerin azalmasını beraberinde getirmiştir. Bu sebeple, yapılacak hukuki düzenlemeler, aile kurumunu bütünsel bir şekilde koruyacak anlayışla şekillendirilmelidir.” dedi.

“Mağduriyetlere sebebiyet veren süresiz nafaka uygulaması sona ermeli”

Medeni Kanun’da yapılacak en acil düzenlemenin aile hakemliği ve nafaka konularında olması gerektiğine vurgu yapan Demir, “Aile içi ihtilaflarda birçok problemin boşanmaya varmadan önce taraflar arasında çözülebileceği göz önünde bulundurularak; tarafları barıştıracak, evliliği koruyacak ve aileyi dağılmaktan kurtaracak bir mekanizma acilen hayata geçirilmelidir. Bu mekanizma sadece hukuki değil; aynı zamanda pedagojik, psikolojik ve manevi boyutları da kapsamalıdır. Adalet duygusunu zedeleyen ve mağduriyetlere sebebiyet veren süresiz nafaka uygulaması sona ermeli; makul, hakkaniyetli ve tarafların durumuna uygun bir sınırlandırmaya tabi tutulmalıdır. Aile kurumunu güçlendirmek ve adaleti tesis etmek hepimizin ortak yükümlülüğüdür.” değerlendirmesinde bulundu.

"Su ve elektrik kesintilerinde ihmali bulunan yetikleler cezalandırılsın" talebi

Ankara’da yaşanan su kesintilerine de değinen Demir, “Geçtiğimiz 10-15 günde özellikle Mamak başta olmak üzere birçok yerde su kesintileri yaşandı. 10-12 günü aşkın bir süredir yaşanan su kesintileri toplumsal hayatı çok ciddi anlamda olumsuz etkiledi, insanları mağdur etti. Daha fazla uzamış olsaydı belki çok farklı sonuçları ortaya çıkacaktı. Hastalıkların yayılmasına belki sebep olacaktı.” açıklamasında bulundu.

Su ve elektrik faturalarının ödenmediği zamanlarda vatandaştan faiziyle fatura tutarının tahsil edildiğini belirten Demir, su ve elektrik kesintilerinde ihmali bulunan yetkililere de cezai müeyyide uygulanması gerektiğini ifade etti.

Kaynak:İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.