HÜDA PAR Gaziantep'te "Son Kale: Aile" paneli düzenledi
HÜDA PAR Kadın ve Aile Başkanlığı, "Son Kale: Aile" paneli serisine Gaziantep'te devam etti.
Şahinbey Kültür Merkezinde düzenlenen panel, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Panelde, HÜDA PAR Kadın ve Aile Başkanı Aynur Sülün, açılış konuşmalarını gerçekleştirdi. Sülün'ün konuşmasının ardından HÜDA PAR Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir bir selamlama konuşması yaptı. Açılış ve selamlama konuşmalarının ardından panelistlerin konuşmalarına geçildi.
Moderatörlüğünü Dr. Hüseyin Kurşun'un yaptığı panelde, Sosyolog-Hukukçu İlhami Sayan, "Aile Kurumunu Korumaya Yönelik Tedbirler ve Arabuluculuk Sistemi" başlıklı bir sunum yaptı.
"Uyuşturucuya bulaşan çocuklar aile yıkımının vahim sonuçlarını gözler önüne seriyor"
Hukukçu kimliğinin yanı sıra sosyoloji alanında da çalışmalar yürüttüğünü ifade eden Sayan, sokak çocuklarıyla yaptığı çalışmalardan örnekler verdi.
Sayan, "2000'li yılların başında üç yıl boyunca sokak çocuklarıyla ilgilendim. Onlara hem gönüllü avukatlık yaptım hem de abilik yaptım. O dönemde gördüm ki, sokak çocuklarının yüzde 80'i parçalanmış ailelerin çocuklarıydı. Uyuşturucuya bulaşan, sokakta kalan, dilenen bu çocuklar boşanmanın ne tür felaketlere yol açacağını açıkça gösteriyordu. Ailesiz bir toplumun bizi nereye sürükleyeceğini yakından gözlemledim." ifadelerini kullandı.
"Kanunlar bizden değil, kültürümüzden kopuk"
Sayan, muhafazakâr iktidarın başlangıçta umut verdiğini, fakat özellikle İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Yasanın toplumda büyük yıkımlara yol açtığını belirtti.
Sayan, "Türkiye'nin en büyük sorunu kanunlardır. Kanunlar düzelmedikçe, bize ait olmadıkça, kültürümüzden ve değerlerimizden beslenmedikçe hiçbir kalkınma bize fayda etmez. Yol, köprü, teknoloji yapılabilir ama aile yıkılırsa toplum da yok olur. Bugün kanunlarda anne, baba, dede, nine, amca, dayı haklarından söz edilmez, buna karşılık Batı'nın anlayışı dayatılır. Biz kimliksiz, kişiliksiz bireyler olarak görülüyoruz. Bu büyük bir tehdit." dedi.
"Aile bitirilmedikçe bu millet küllerinden yeniden doğacaktır"
Konuşmasında ailenin "son kale" olmasının anlamını açıklayan Sayan, "Önce ordumuzu, sonra ekonomimizi kaybettik. Meclis'ten, kanunlardan dışlandık. Sanatta, siyasette, edebiyatta söz söylememiz engellendi. Elimizde sadece aile kaldı. Bu yüzden aile son sığınağımız, son kalemizdir" dedi.
Mehmet Akif Ersoy'un "Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak" dizelerine atıfta bulunan Sayan, "Anadolu'da aileye ocak denilir. O ocak sönmedikçe millet olarak biz de tükenmeyeceğiz. Aile bitirilmedikçe bu millet küllerinden yeniden doğacaktır." ifadelerini kullandı.
"Anne-babaya terbiye hakkı verilmelidir"
Mevcut Medeni Kanun'un anne-babalara yükümlülük yüklediğini fakat hak tanımadığını dile getiren Sayan, "Çocuğun her şeyinden sorumlu olan anne-babanın terbiye hakkı yok. Polise bile zor kullanma yetkisi verilirken anne-babaya bu yetki tanınmıyor. Uyuşturucuya bulaşan çocuğunu engellemek isteyen anne-baba bugün bir tokat bile atamıyor. Bu hak mutlaka anne-babaya, öğretmene ve ustaya verilmelidir. Terbiye hakkı olmadan nesillerimizi koruyamayız." şeklinde konuştu.
"Arabuluculuk değil, aile hakemliği getirilmeli"
Sayan, Meclis'e getirilmesi planlanan "Aile Arabuluculuğu" düzenlemesinin olumlu fakat yetersiz olduğunu ifade ederek şu değerlendirmede bulundu:
"Arabulucu pasif bir konumdadır, sadece tarafları dinler. Oysa bizim inancımız ve kültürümüz barıştırmayı, hakemliği öngörür. Bu nedenle biz 'Aile Hakemliği'ni teklif ediyoruz. Hakem tarafların eksiklerini ve hatalarını ortaya koyar, onları ikna eder, aktif rol oynar. Aile hakemliği hem kültürümüze hem de ihtiyacımıza daha uygundur."
"Aileye açılan savaş 150 yıldır sürüyor"
Aileye yönelik saldırıların tarihsel arka planına değinen Sayan, "Bu savaş yeni değil, 150 yıllık bir savaştır. Medeni Kanun, Ceza Kanunu, ekonomik düzenlemeler hep bu savaşın bir cephesidir. Ama aile ayakta kaldığı için bu millet her defasında yeniden dirildi. Onlar da bunun farkında. Bu yüzden aileyi hedef alıyorlar." dedi.
"Aile en büyük servetimizdir"
Konuşmasını "Aile en büyük servetimizdir, en büyük desteğimizdir, yeniden dirilişimizin kaynağıdır." sözleriyle tamamlayan Sayan, aileyi korumak için hem devlete hem de topluma büyük görevler düştüğünü vurguladı.
"Kadını korumak, aileyi korumaktır"
Programa panelist olarak katılan Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın ise, "Kadının Çalışma Hayatı ve Aile Bütünlüğünün Korunması" başlıklı bir sunum yaptı.
Aydın, "Kadınların iş gücüne katılımı ister tercih ister zorunluluk nedeniyle olsun, aile yapısına etkileri çok boyutlu. Bu süreç, iş-aile-sosyal yaşam dengesini zorunlu kılıyor." dedi.
Kadınlar Komisyonu olarak dört temel alanda çalıştıklarını ifade eden Aydın, bunları "Kamu politikalarına katkı, sosyal diyalog, örgütlenme ve akademik çalışmalar." olarak sıraladı.
Özellikle İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi sürecinde Memur-Sen'in öncülük yaptığını hatırlatan Aydın, "Şimdi de 6284 Sayılı Yasanın revize edilmesi için elimizi taşın altına koymak istiyoruz. Çünkü bizim bakış açımızda kadını korumak, aileyi korumaktır; aileyi korumak ise toplumu korumaktır." ifadelerini kullandı.
"Aile ve toplum için taleplerimiz net"
Aydın, çalışma hayatında kadınların karşılaştığı sorunları ve taleplerini şöyle sıraladı:
"Devlet kreşleri yaygınlaştırılmalı, her kurumda güvenilir bakım alanları olmalı.
Anne ve babaların doğum sonrası izin hakları genişletilmeli, analık izni en az 1 yıl olmalı.
Süt izni en az 2 yıl olmalı, esnek çalışma modelleri yaygınlaştırılmalı.
Çocuk ve evlilik teşvikleri gerçekçi hale getirilmeli.
Sözleşmeli personel uygulaması aile bütünlüğünü bozuyor; bu sorun çözülmeli."
"Doğurganlık hızımız alarm veriyor"
Türkiye'de doğurganlık hızının 2001'de 2,38 iken bugün 1,48'e düştüğünü vurgulayan Aydın, nüfusun yenilenme hızının altına inildiğini belirtti. Aydın, "Türkiye yaşlanan bir ülke haline geliyor. Eğer bugünden tedbir alınmazsa, yarın huzurevlerini ve yaşlı bakımını konuşan bir ülke oluruz." dedi.
"Bir milletin çöküşü de dirilişi de aileden başlar"
Kadınların iş gücüne katılımının tarihsel süreçte kapitalist sistemin bir dayatmasıyla geliştiğini anlatan Aydın, "Bizim yaklaşımımız farklıdır. Kadının emeğini aileyle çatıştıran değil, aileyi güçlendiren bir anlayışı savunuyoruz. Çünkü bir milletin çöküşü aileden başlar, dirilişi de aileden başlar." diye konuştu.
"El ele vererek aileyi korumak bir beka meselesidir"
Konuşmasının sonunda aileyi sadece bir "kale" değil, aynı zamanda "ilk mektep" olarak gördüklerini vurgulayan Aydın, "Çocuklarımıza şahsiyet, ahlak ve edebi ailede veririz. Aileyi içerden de dışardan da işgal ettirmemeliyiz. Bu nedenle devletin, siyasetin ve sivil toplumun el ele vererek aileyi koruması bir beka meselesidir." ifadelerini kullandı.
"Doğru tespit, yüzleşme, farkındalık ve çözüm"
Panelde bir konuşma yapan Aile Danışmanı Adnan Kalkan ise, "Medeniyet İnşasında Ailenin Önemi" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Aile sorunlarının çözümü için geliştirdiği dörtlü çözüm yöntemini anlatan Kalkan, şunları söyledi:
"Önce doğru bir tespit yapmak zorundayız. Ardından en zor basamak olan yüzleşmeyi gerçekleştirmeliyiz. Bir problemle yüzleşemeyen, çözüm üretemez. Yüzleşmeden sonra farkındalık başlar, farkındalığın ardından ise çözüm gelir. Toplumsal meselelerde de aynı yol geçerlidir."
"Çocuğun ilk okulu annesinin dizinin dibidir"
Aileyi hedef alan küresel projelere dikkat çeken Kalkan, Bediüzzaman Said Nursi'nin "ifsat komiteleri" kavramını hatırlatarak, "Yaklaşık 200 yıldır aile üzerine sistemli saldırılar var. Eğitimden müfredata, ekranlardan sosyal hayata kadar her alanda yürütülen bu saldırıların arkasında siyonizm ve onun destekçileri bulunuyor. Anaokullarını açtılar ama anne okullarını kapattılar. Oysa çocuğun ilk okulu annesinin dizinin dibidir." dedi.
"Nesil yetiştirmek için fedakârlık gerekiyor"
Kalkan, çocukların ilk yıllarında anneleriyle kurduğu bağın hayati öneme sahip olduğunu belirterek, "Bir çocuk 4 yaşına kadar annesinin elini tutup göğsüne başını koyduğunda güvenli bağlanma dediğimiz duyguyla annesine bağlanır. Bu bağ sağlamsa büyüdüğünde topluma da güvenle bağlanır." dedi.
Kendi hayatından da örnekler veren Kalkan, "Eşim yıllarca öğretmenlik yaptı ama çocuklarımız için öğretmenliği bırakma kararı aldı. Çünkü nesil yetiştirmek için fedakârlık gerekiyordu. Biz de Allah'a güvenerek bu kararı verdik." diye konuştu.
"Annelerin mefkûresi nesil yetiştirmek olmalı"
Annelerin güçlü bir idealle çocuklarını yetiştirmesi gerektiğini belirten Kalkan, Hazreti Hanne'nin duasını hatırlatarak şunları söyledi:
"Hazreti Hanne, bir evlat yetiştirmek için Allah'a dua etmişti. Doğan kız çocuğu Meryem oldu, ondan da Hazreti İsa doğdu. Ey anneler, umutsuzluğa kapılmayın. Sizden doğacak çocuk Meryem olur, ondan da İsa doğar. Mefkûreniz nesil yetiştirmek olmalıdır."
"Babaların da mefkûresi Selahaddin olmalı"
Babaların da tarihî şahsiyetleri örnek alması gerektiğini dile getiren Kalkan, Selahaddin Eyyubi'nin çocuk yaşta Mescid-i Aksa için verdiği sözü hatırlatarak, "Bizim de mefkûremiz Selahaddinler yetiştirmek olmalı. Çünkü bir millet ideallerini kaybettiğinde yönünü de kaybeder." ifadelerini kullandı.
"Evlerimizi Kur'an ve sünnet merkezli bir eğitim yuvasına çevirmeliyiz"
Aileyi korumanın yolunun İslam'dan geçtiğini vurgulayan Kalkan, "Bediüzzaman'ın dediği gibi, 'Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez.' Bizim çözüm yolumuz İslam'dır, fıtrattır. Bunun için evlerimizi Kur'an ve sünnet merkezli bir eğitim yuvasına çevirmeliyiz. Çocuklara en etkili ders, anne babanın haliyle verdiği derstir." dedi.
"Toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında kimliksiz nesiller yetiştiriliyor"
Boşanmaların ve cinsel sapkınlıkların temelinde aile içi zafiyetlerin olduğunu belirten Kalkan, "Bir kız çocuğu annesini kadın kimliğiyle görmezse, bir erkek çocuğu da babasını güçlü bir rol model olarak görmezse kimlik bunalımı başlar. Toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında kimliksiz nesiller yetiştiriliyor. Bu süreç eşcinselliğe zemin hazırlıyor." ifadelerini kullandı.
"Görevimiz nesli ihya, medeniyeti inşa etmektir"
Konuşmasının sonunda ailelerin büyük sorumluluk taşıdığını vurgulayan Kalkan, "Artık elimizi değil, gövdemizi taşın altına koymalıyız. Nesli ihya, medeniyeti inşa etmek için her türlü bedeli ödemeye hazır olmalıyız. Rabbim evlatlarımızı ahir zamanın cazibedar fitnelerinden muhafaza etsin." diyerek sözlerini tamamladı.
Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.