Ayasofya 1934 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilerek adeta pranga altına alınarak zincirlenmişti.
Konu o günden bugüne çeşitli zaman ve çeşitli vesilelerle gündeme gelmişti. Kimi zaman Camiye çevrilmesine yetkililerce karşı çıkılmıştı.
Kimi zamanda dış ülkelerde bulunan Camiler için de emsal oluşturabileceği söylenerek Ayasofya’nın müze olarak kalması daha iyi olur denilmişti.
Her nasılsa konu gündeme gelerek Danıştay’da dava konusu olmuştu. Danıştay da bu dava için bir karar verdi.
10 Temmuz günü Danıştay Ayasofya ile ilgili kararını vererek 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti.
Böylece Ayasofya’nın müze olan 1934 Bakanlar Kurulu kararı lağvedilerek Cami haline dönüştürülebilecekti.
Çok fazla beklemeden Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ayasofya’yı Diyanet İşleri Bakanlığına devretti.
Diyanet İşleri Başkanlığı da gerekli hazırlıkları yaparak Ayasofya için 2 İmam ve 2 müezzin tayin etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Ayasofya’nın Camii olarak açılışını da tayin etti. Buna göre Ayasofya Camii olarak 24 Temmuz Cuma günü Cuma namazında açılacaktı.
Ayasofya’nın Camii olarak açılışı elbette büyük bir karar olarak görülmelidir. Bu kararı verenleri öncellikle tebrik etmek gerekir.
Ayasofya 1934’den günümüze zincirlenmiş olarak ibadet yasağı altında idi. 24 Temmuz itibari ile ibadete açılarak zincirlerinden kurtarılacaktır.
Ancak bir o kadar hatta daha önemli olan gençlerimizin gönül zincirlerinden kurtarılmasıdır.
Maalesef gençlerimizin gönülleri İslam’a karşı zincirlenmiştir. Bu zincirler öyle bir kilitlenmiştir ki, mahkeme kararı ile dahi açılmaz.
O halde Gençlerimizin gönül zincirleri kim tarafından ve ne zaman açılacaktır? Bu zincirler yılların verdiği bir çalışma sonucu atılmıştır.
Deizm, Ateizm, Hazizm, Sekülerizm ve daha pek çok “İzm” gençlerimizin gönlüne zincir vurarak gençlerimizi esir yapmışlardır.
Gençlerimiz maalesef büyüklerin kendilerine örnek olmaması ve rol model olacak bir yaşantı yaşamaması yüzünden bu haldedir.
Ayasofya’yı açmışsak gençlerimizin gönüllerindeki zincirleri de bir şekilde açmalıyız ki, gençlerimiz burayı doldursun.
Zira belirli yaşlarda ki insanlar bu fani Dünya’dan göçtükten sonra Ayasofya’yı dolduracak kimseyi bulamayız.
Dikkatimizi ve hedefimizi gençleri yetiştirmeye vermeliyiz. Gençlerimiz geleceğimizdir diyoruz.
O halde geleceğimizin aydınlık olması için gençlerimizin gönlüne hitap etmeliyiz. Hitap etme de sadece sözle olmamalıdır.
Ancak gençler sorgulamakta ve yaşadıklarımız ile söylediklerimizin çelişki içinde olduklarını görmektedirler.
Söylediklerimiz ile yaşadıklarımız arasındaki çelişki giderilmedikçe de gençlerin gönlündeki zincirleri çözemeyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.