Doç. Dr. Sevgili: Kürt sorunu öncelikle ümmetin insanî ve ahlâkî ve sorunudur

Doç. Dr. Sevgili: Kürt sorunu öncelikle ümmetin insanî ve ahlâkî ve sorunudur
Siirt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Macit Sevgili, Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı'nda, "Kürt sorunu, ulus devlet zihniyetinin insiyatifine terkedilmeden önce, ümmetin insanî, ahlâkî ve itikadî bir sorunu olarak önümüzde durmaktadır." dedi.

HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından Van’daki bir otelin konferans salonunda “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı" gerçekleştirildi.

Çalıştayın açılış ve selamlama konuşmalarının ardından "Kürt Meselesi Bağlamında Kürt Uleması ve Medrese Geleneği" başlıklı ilk oturuma geçildi.

Oturum Başkanı Siirt Üniversitesi Öğr. Gör. Mehmet Şah Gültekin, sunumlar öncesi bir açılış konuşması gerçekleştirdi.

Siirt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Macit Sevgili, "Kürt Ulemasının İslam Mirasına Katkıları ve Günümüze Yansımaları" başlıklı sunumunu yaptı.

Kürt Ulemâsının İslâm mirasına katkıları

Kürtlerin; İslami bilimler, matematik, felsefe, müspet ve fenni ilimler, astronomi gibi muhtelif alanlarda önemli kitaplar telif ettiklerini belirten Sevgili, ayrıca büyük İslam şehirlerinde kadılık, müftülük ve meşihat gibi görevleri icra ettiklerini söyledi.

Kürtlerin; İslâm’a hizmette büyük komutanlar yetiştiren, cihat meydanlarında kahramanca çarpışan ordular kuran nezih, inandığı kökene hiçbir zaman ihanet etmemiş bir millet olduğunu ifade eden Sevgili, "Kürt ulemâsının yazdığı kitaplar Bağdat, Kahire, Mekke, Medine, Kudüs, İsfehan, Bitlis, Diyarbekir, Cizre, Semerkand, Buhara, Farkîn, Halep, Musul, Şehrezor, Kurtuba ve Erbil gibi şehirlerin kütüphanelerinde yer almakta ve hâlâ kitapları okutulmaktadır." dedi.

Sevgili, "Şüphesiz ki İslam mirasına ve medeniyetine katkı yapan birçok Kürt âlimi bulunmaktadır. 7 ve 8. Yüzyılda yani asr-ı saadet dönemlerinde Cabân Kürdî ve tabiinden oğlu Meymun El Kürdi var. 9. yüzyılda Dîneverî var ve o yüzyılın en büyük alimi diyebiliriz. "dedi.

Tarihteki diğer Kürt şahsiyetleri aktarmaya devam eden Sevgili, 10 ve 11. yüzyılda; Ebû Alî Kâlî, Ebû Bekir eş-Şaşî, 12 ve 13'üncü yüzyılda; Seyfuddin Âmidî, İbnü'l-Müstevfî, İbn Salâh Şehrezûrî, İbrahim Zahid Gilanî, 14'üncü yüzyılda; Ebü’l-Fidâ, Zeynuddin Irakî, 15'inci yüzyılda İdris-i Bitlisî, Şemseddin Ahlatî, 17'nci yüzyılda; Şeyh Ehmedê Xanî, 18'inci yüzyılda Mevlana Halidî, 19'uncu yüzyılda Mesture Erdelanî, 20'nci yüzyılda Abdulkerim Müderrisi gibi isimlerin bulunduğunu belirterek bunların kısa biyografisi ve eserleri hakkında bilgi verdi.

Kürt Ulemâsının İslâm mirasına katkılarının günümüz Kürt düşüncesine yansımaları

Kürtlerin İslam'la olan ilişkileri hakkında üç farklı bakış açısı ve yaklaşımdan bahsetmenin mümkün olduğunu söyleyen Sevgili, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Birincisi; Kürtlerin İslamî geçmişlerine ve yaptıkları hizmetlere karşı gelenler ve buna şiddetli bir şekilde tavır alanlar. Bunlara göre İslam, Kürtleri asimile etmiş ve sömürmüştür. Bu zihniyette olanlar şöyle düşünürler: Kürtler, yüzyıllar boyunca İslam için çalıştılar. Hep başka Müslümanları düşündüler, başkalarına hizmetkâr oldular. Ne var ki Müslüman milletlerin çoğu, onların sırtından devletlerini kurmalarına rağmen Kürtler, hak ettikleri konuma gelemediler, bir devlet dahi kuramadılar. Onlar, Kürt ulusalcılığı önünde engel gördükleri her olayı, olguyu ve şahsiyeti, def edilmesi gereken şer odakları şeklinde tasavvur ettiler. İslam dinini ve Kürt ulemasını, Kürt varoluşunun önünde engel bildiler. 'Şeyha bikujin, axaya pêlexin' (Şeyhleri öldürün, ağaları linç edin) gibi seçilmiş sözlerle, Kürtlerin yapısal sınıflarını iç düşman ilan ettiler ve bunları, kendileriyle mücadele edilmesi gereken oluşumlar olarak gördüler. Bu gruptakilerin sayısı, seküler hayatın câzibesi ve son dönem sosyalist Kürtçü hareketlerin bilinci sâikiyle gittikçe artmıştır. Said Nursî'nin şöyle bir sözü vardır: 'Biz ki Kürdüz, aldanırız; fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz.' Bu sözün şu versiyonu, bahsettiğim grubun zihin dünyasına ışık tutmaktadır: 'Aldanmayız, ama aldatabiliriz. Her türlü gayrı meşru yolu ve yöntemi, ulusal maslahatımız için reva görürüz.'

İkincisi; Kürtlerin tarihsel İslâmî müktesabatlarına ılımlı yaklaşan ve Kürtlerin bir bağımsızlığa sahip olmamalarını, tarihte ellerinde fırsat olan ya da fırsatları değerlendirebilecek nüfûza sahip olan Kürt liderlere, devlet başkanlarına ve fetva verme konumunda olan Kürt ulemasına bağlayan Kürtlerdir. Bu düşüncede olanlara göre söz konusu kesimler, uluslarının gidişatına dâir herhangi bir inisiyatif ve tasarruf almamış ve Kürtlere hiçbir bir faydaları dokunmamıştır. Bu çerçevede mesela Selahaddin Eyyûbî'yi, Kürt devleti kurmamak ya da böyle bir bilince sahip olmamak yahut bu yönde bir bilinci yerleştirmemekle itham ederler. Keza İdrisî Bitlisî'nin Kürt bölgelerindeki aşiret beylerini Yavuz Sultan Selim'in emri altında toplayıp savaşsız olarak Osmanlı yönetimine bağlamasını, Kürtlerin Malazgirt ve daha birçok savaşta Türklere destek verip onlarla omuz omuza çarpışmalarını eleştirirler. Said Nursî'nin yukarıdaki sözlerinin şu şekilde uyarlanması, bu grubun zihin dünyasına uygun düşecektir: 'Şüphesiz ki biz Kürtler aldatmayız, yalana da tenezzül etmeyiz; ancak aldanmaya da müsaade etmeyiz.'

Üçüncüsü; Kürt âlimleri, ileri gelenleri ve tarihiyle iftihar eden, İslam'ın Kürtleri yücelttiğini, Kürtlerin de diğer uluslar gibi, hatta daha ziyade İslam'a hizmet ettiğini, doğru bildiği inancı ve paradigmaları uğruna hareket etmiş ve bu uğurda onurlu bir davranış sergilemiş; diğer ulusların inandıkları inançları ve itikatlarını çiğnedikleri, kardeş dedikleri Kürtlere karşı samimi davranmadıkları anlamına gelmektedir. Ancak yine de Kürtlerin bu tutumu, karşıt tutumdan daha asil bir pozisyondur. Nitekim bunlara göre Said Nursî'nin 'Biz ki Kürdüz, aldanırız; fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz.' şeklindeki sözü, Kürtlerin samimiyet ve saflık üzerinde kurulan cibillî vasfının, çıkarcı uluslar tarafından sû-i istimal edilmesi ve aldatılmaya maruz bırakılması anlamına gelmektedir. Onların düşüncesine göre Kürtler aldanırlarsa da, aldatma gibi bir zemîmeye tenezzül etmezler."

Sonuç olarak Kürt ulemasının, yazdıkları eserlerle, icra ettikleri görevlerle ve örnek hayatlarıyla İslâm mirasının ve medeniyetinin teşekkülünde çok önemli vazifeler üstlendiğini vurgulayan Sevgili, "Bu ilmî ve kültürel birikim, Kürt tarihi ve milleti için büyük bir övünç kaynağıdır. Kürtler, bu ilmî ve kültürel birikim karşısında olumlu bir tavır içerisinde olmalı; Kürt ulemasının İslâm mirasına katkıları ve bunun sonuçları hakkında bütüncül ve yapıcı bir bakış açısına sahip olmalıdırlar." dedi.

"Kürtler, İslâm tarihi boyunca İslâm ümmetinin ayrılmaz bir bileşeni olmuşlardır"

Sevgili, "Bir millet olarak Kürtler, İslâm tarihi boyunca İslâm ümmetinin ayrılmaz bir bileşeni olmuşlardır. Kürt milleti, Ortadoğu ve Anadolu coğrafyasında ilim, medeniyet ve kültür taşıyıcılığında önemli misyonlar üstlenebilecek güçlü bir potansiyele sahiptir. Özelde İslâm âlimleri ve düşünürleri, genelde İslâm ümmeti, Kürtlerin katkılarını, hizmetlerini ve potansiyelini idrak edip takdir etmeli; Kürt milletine insanî, ahlakî ve itikâdî açıdan hakları olan hürriyetleri ve kazanımları verme konusunda üzerlerine düşen görevleri yapmalıdırlar. Zira Kürt sorunu, ulus devlet zihniyetinin insiyatifine terkedilmeden önce, ümmetin insanî, ahlâkî ve itikadî bir sorunu olarak önümüzde durmaktadır. Nitekim fitne ateşini söndürmek, barışı tesis etmek ve selamı yaymak, kendisini ümmetin bir bireyi olarak gören bütün Müslümanlara farzdır. Özellikle bilinçli Arap, Fars ve Türk Müslümanlarının, tarih boyunca İslâm medeniyetine önemli katkılarda bulunmuş olan Kürt halkına karşı daha derin bir empati ve kardeşlik bilinci geliştirmeleri, İslâm ümmetinin barış, esenlik ve kardeşlik içinde yaşamaları açısından son derece önemlidir. Zira İslâm, etnik farklılıkları bir üstünlük vesilesi değil; tanışma ve karşılıklı anlayışın temeli olarak gören bir dindir." şeklinde konuştu.

Doç. Dr. Sevgili: Kürt sorunu öncelikle ümmetin insanî ve ahlâkî ve sorunudur

Doç. Dr. Sevgili: Kürt sorunu öncelikle ümmetin insanî ve ahlâkî ve sorunudur

Kaynak:İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.