​Bingöl’de İTTİHADUL ULEMA'nın yetiştirdiği talebeler icazetlerini aldı

​Bingöl’de İTTİHADUL ULEMA'nın yetiştirdiği talebeler icazetlerini aldı
Bingöl'de, İTTİHADUL ULEMA medreselerinde eğitimlerini tamamlayan 34 talebe için icazet merasimi düzenlendi.

Bingöl merkez Medine Camii’nde düzenlenen icazet merasimine, bölgenin alim ve kanaat önderleri, STK temsilcileri, siyasi partiler ve talebelerin aileleri katıldı.

Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan törende, kasideler okundu.

Törende açılış konuşması yapan İTTİHADUL ULEMA üyesi Molla Sahip Korkutata, “Değerli seydalarımız ve değerli cemaatimiz, hazirunlar. Eskiden seydalarımızın –Allah rahmet eylesin– ders verirken o kadar sıkıntıları yoktu. Çünkü ortam o kadar da bozulmamıştı. Medreselere, ilim öğrenmek isteyen gençler geliyordu, güzel âlimler yetişiyordu. Fakat ortamın ne hâle geldiğine sizler şahitsiniz. İnanınız ki, biz bugün bu kadar öğrenci sayısına ulaşmakta zorlandık. Gün yoktur ki, değerli Müslümanlar, medresede bir sıkıntı yaşamayalım. Çocukların, gençlerin elimizden kayıp gitmemeleri için çok dikkatli olmalıyız. Değerli Müslümanlar isterim ki sizler de buna duyarlı olasınız, buraya ehemmiyet veresiniz, çocuklarınızı buraya gönderesiniz. Bugün dünya âdeta Nuh Aleyhisselâm’ın zamanı gibi olmuştur; gemiye giren kurtulur. Bugün de durum aynıdır. Bunun için evet, yoruluyoruz; ama bu yorgunluk Allah içindir.” dedi.

Sabahattin Korkutata, yaptığı konuşmada ise, “Genç hocalarımıza her fırsatta şunu hatırlatıyorum: Yusuf el-Karadâvî der ki, “Âlim, yaşadığı çağı ve dünyayı tanıyandır.” Yani gerçek âlim, sadece geçmişi tekrarlayan değil, yaşadığı zamanı doğru okuyandır. Hem ilmini yenileyen hem de dünyanın siyasetini, ideolojilerini, ekonomisini ve yaşadığı ülkenin durumunu bilen kimsedir. Ancak böyle bir ilim sahibi, memleketinde söz sahibi olabilir. İlimler iki kısımdır: Birincisi, dînî ilimlerdir fıkıh, tefsir, kelâm gibi İslâmî ilimler. İkincisi ise müspet ilimlerdir tıp, fizik, kimya, matematik ve benzeri gibi. Bu ilimleri öğrenmek Müslümanlar için farz-ı kifâyedir. Müslümanların hem dinini hem de dünyasını tanıması gerekir. Okuduğumuz Arapça metinler elbette çok kıymetlidir; ancak metin her şey değildir. Bugün bir hocayı çağırıp “buyurun, 85 milyona hitap edin” desek, sadece eski metinlerle konuşamaz. Çağın insanına hitap edebilmek için, hocanın dünyayı, toplumun hâlini ve şeriatın hikmetini bilmesi gerekir. İnsanlığı aydınlatmak isteyenler, insanlığın aklına, fikrine ve çağın anlayışına göre konuşabilmelidir. İşte o zaman ilim, hayatı aydınlatan bir nur olur.” ifadelerini kullandı.

Molla Emrullah Uysal, yaptığı açıklamada, “Allah'a hamd, Resûlüne salât ve selâm olsun. Allah'ın rahmeti ve bereketi hepimizin üzerine olsun. Muhterem seydalarım, değerli büyüklerim, aziz kardeşlerim, aziz hazirun; hepiniz icâzet merasimimize hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Peygamber Efendimiz'den günümüze kadar İslâm'ın şiarı olan medreseleri ayakta tutmak için çaba gösteren tüm seydalarıma rahmet okuyorum. Bugün de hazır bulunan ve medreselerinde mücadele eden seydalarımı tebrik ediyorum. Aynı şekilde, çocuklarını ümmetin hizmetkârı kılmak için medreseye gönderen tüm büyüklerime ve kardeşlerime tebriklerimi sunuyorum. Ayrıyeten İslâm'ın şiarı olan âlimliği sürdürme adına sahada mücadele eden kardeşlerimi selamlıyorum. Medreseleri, ilim yuvalarını ayakta tutmaya çalışan, ekonomik olarak destek veren tüm kardeşlerimi tebrik ediyorum. Muhterem hazirun, malûmunuz, Allah azze ve celle okuduğum âyeti kerîmede şöyle buyurmaktadır: “Hiçbir kavim yoktur ki Allah onlara peygamber göndermemiş olsun. Ve bütün peygamberlerin görevi şudur: Ey insanlar, Allah’a kulluk edin; tâğutlara, zâlimlere baş kaldırın, onlarla mücadele edin.” Ne zaman karanlık bir dönem, karanlık bir zaman olmuşsa, Allah mutlaka bir peygamberini göndermiş ve insanlığı karanlıktan aydınlığa sevk etmiştir. 21. asırda, özellikle emperyalizmin bütün dünyayı kasıp kavurduğu, siyonizmin bütün dünyaya terör estirdiği böyle bir dönemde, ülemâya büyük görevler düşmektedir. Özellikle bizler, Şeyh Said’leri, Bediüzzamanları, Şeyh Şamilleri, Şeyh İzzettin el-Kassamları, Yahya Sinvarları, İsmail Henniyyeleri yetiştirmek zorundayız; ümmetin bize ihtiyacı var. İki milyarın hiçbir değeri yok; değerimizin olmamasının sebebi İslâm'a değer vermeyişimizdendir, Kur'ân'a ve sünnete sırt çevirmemizdendir, dünyaya dalışımızdandır, ölmemek için, yaşamak için mücadele edişimizdendir. Bu yüzden, Allah rızası için mutlaka ama mutlaka çocuklarımızı medreselere gönderelim; Selâhaddin Eyyûbî'leri yetiştirelim ve ümmeti bu zillet­ten kurtaralım.” şeklinde belirtti.

Genç İlçe Müftüsü Ferhat Mat, yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Kendime de sizlere de bir nasihatte bulunmak istiyorum. Lütfen hayatınızda üç boşluğa yer vermeyin; evlatlarınızın da bu boşluklara düşmesine müsaade etmeyin. Birincisi, vakitlerinizi boş geçirmeyin. Vakit, Allah’ın bize verdiği ve ikram etmiş olduğu en büyük nimetlerden biridir. Vaktinizi de, evlatlarınızın vaktini de boşa harcamayın. İmam Gazâlî (rahimehullah)’a bir gün, “Bu kadar kısa zamanda nasıl bu kadar çok eser verdin?” diye sorduklarında, o büyük âlim şöyle cevap verir: “Ben Rabbime yalvardım, yakardım ve dedim ki: ‘Yâ Rabbi, ben ümmetin bir eriyim. Benim vaktimin içinde vakit yarat.’” Allah Teâlâ onun duasını kabul etti, vaktine bereket verdi. Böylece İmam Gazâlî, kısacık bir ömre onlarca, hatta yüzlerce eser sığdırdı. O hâlde, vaktimizin boş geçmesine asla izin vermeyelim. İkincisi, zihinlerimizi boş bırakmayalım. Müslüman, madde ile mânânın ayrımını iyi bilir. Maddeyi okur ama mânâyı unutmaz; zihnini daima çalıştırır. Müslüman, dünyayı da âhireti de birlikte okur, birini ihmal etmez. Zihnimizi boş bırakmak, düşünmeyi terk etmek, bir mümine yakışmaz. Üçüncüsü, kalplerimizi boş bırakmayalım. Kalbimizin boş olmasına da, evlatlarımızın kalplerinin boş kalmasına da izin vermeyelim. Bir yandan hayatı doğru okumaya çalışırken, diğer yandan Rabbimizin sevgilisini, Peygamber Efendimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) kalplerimize nakşetmenin yollarını arayalım. O’nun sevgisini yüreklerimize yerleştirelim. Ve onların izinden giden, sahabe efendilerimizin yolunu takip eden müminler olalım.”

İTTİHADUL ULEMA üyelerinden Molla Abdurrahman Özekinci, yaptığı kürtçe konuşmada, ailelere çağrıda bulunarak çocuklarını medreselere göndermelerini istedi.

Bölge seydalarından Molla Osman Tayfur, yaptığı konuşmasında, "İslâm, eğitimin sınırlı olduğu bir dönemde inmiş olmasına rağmen, ilk emrinin “Oku!” olmasıyla ilme ve öğrenmeye büyük bir önem vermiştir. İlk müderris Cebrâil (a.s), ilk talebe ise Hz. Muhammed (s.a.v) olmuştur. Peygamber Efendimiz, aldığı vahyi önce ailesine, sonra Dârü’l-Erkam’da sahabelere öğretmiş; böylece İslâm’ın ilk eğitim hayatı başlamıştır. Ardından Mus‘ab bin Umeyr (r.a) Medine’de evleri birer medreseye dönüştürmüş, hicretten sonra kurulan Mescid-i Nebevî de ilim ve eğitim merkezi hâline gelmiştir. Bu gelenek, Müslümanlar tarafından nesiller boyu sürmüştür." ifadelerini kullandı.

Konuşmaların ardından eğitimlerini tamamlayan 34 talebeye, plaket ve icazet takdimi yapıldı.

​Bingöl’de İTTİHADUL ULEMA'nın yetiştirdiği talebeler icazetlerini aldı

​Bingöl’de İTTİHADUL ULEMA'nın yetiştirdiği talebeler icazetlerini aldı

Kaynak:İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.