Bingöl Üniversitesi kulüplerinden Vicdan Gemisi’ne saldırıya tepki
Üniversite giriş kapısında yapılan açıklamada, işgal rejiminin uluslararası sularda gerçekleştirdiği saldırı bir kez daha kınanırken, İslam dünyasının ve Türkiye’nin daha kararlı adımlar atması gerektiği vurgulandı.
Kulüpler adına açıklamayı okuyan Furkan Memiş, saldırının sadece yardım gönüllülerine değil, "ümmetin iradesine ve insanlığın vicdanına" karşı yapılmış açık bir savaş suçu olduğunu ifade etti.
“Aynı zihniyet, aynı cüretle tekrar sahneye çıkmış ve yine insanlık suskun kalmıştır”
Memiş, 2010 yılında Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıyı hatırlatarak “Çok kıymetli öğrenci kardeşlerim ve değerli basın mensupları, 2 Mayıs 2025 gecesi, 150 günü aşkın bir süre boyunca türlü siyasi ve bürokratik engellemelerle İstanbul’da bekletildikten sonra Filistin’e insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan Vicdan Gemisi, uluslararası sularda bulunduğu sırada Siyonist şebeke İsrail tarafından drone saldırısına uğramıştır. 2010 yılında Mavi Marmara gemisine düzenlenen saldırıda 10 vatandaşımız şehit edilmiş, uluslararası hukuk açıkça çiğnenmişti. Bugün aynı zihniyet, aynı cüretle tekrar sahneye çıkmış ve yine insanlık suskun kalmıştır. Aradan geçen 15 yılda değişen tek şey, İsrail’in cüretkârlığının boyutudur. Çünkü biliyoruz ki; suç cezasız kalırsa, zalim daha büyüğünü yapar. Tıpkı bugün olduğu gibi. Silahsız, sivil ve tamamıyla insani yardım amacı taşıyan bu gemiye yönelik saldırı, bir savaş suçudur. Bu saldırı, sadece yardım gönüllülerine değil, ümmetin iradesine, insanlığın vicdanına ve İslami dayanışmaya karşı yapılmış bir meydan okumadır.” dedi.
“Geminin günlerdir limana yanaşmasına izin verilmedi”
Geminin günlerdir limana yanaşmasına izin verilmediği, bu tutumun ise insanlığın vicdanını yaraladığını belirten Memiş, “Vicdan Gemisi, türlü bahanelerle 150 günü aşkın bir süre boyunca İstanbul’da bekletilmekteydi. Aylar süren çabaların ardından aşılan siyasi engellerle birlikte yola çıkan gemi, saldırıya uğramış ve saldırının üzerinden geçen bunca zamana rağmen herhangi bir limana yanaşmasına da izin verilmemiştir. Tüm bu yaşananlar, sağduyu ile açıklanabilecek bir noktayı çoktan aşmış olup bu sessizlikle yalnızca zalimi değil, bizleri de kirletecek boyuta ulaşmıştır. Uyruğu ve vatandaşlığı fark etmeksizin; onlarca gazeteciyi, sağlık çalışanını, aktivisti, öldürmekten çekinmeyen bu terör rejimi bir kez daha şu gerçekleri gözler önüne sermiştir: Siyonist rejim; Filistin topraklarında kadın, çocuk, yaşlı demeden binlerce masumu katletmiştir, Hastaneleri, okulları, ibadethaneleri ve BM’ye ait mülteci kamplarını bombalamıştır, Gazze'de milyonları açlığa ve susuzluğa mahkûm etmiştir, Lübnan, Suriye ve Yemen’de sivilleri hedef almış, son olarak Türkiye’nin üs kuracağı bölgeyi dahi bombalayacak kadar ileri gitmiştir. Tüm bu yaşananlar gösteriyor ki Yahudi artık arka bahçemizde bile değil, kapımızın eşiğindedir! Bu pervasızlığın temelinde; Batı’nın verdiği cesaret kadar, ne yazık ki Müslüman ülkelerin sessizliği, tepkisizliği ve iradesizliği yatmaktadır. Siyonist rejim, tepki görmediği sürece zulmüne hız kesmeden devam etmektedir.” ifadelerini kullandı.
“F-35 parçaları taşıyan gemiler limanlarımıza nasıl yanaşabilmektedir?”
Memiş, Türkiye limanlarına demir atan işgal rejimi destekli gemilere dikkat çekerek, “Şu soruları tüm yetkililere açıkça soruyoruz: israil jetlerine yakıt sağlayan petrolün sevkiyatı hâlâ nasıl devam edebilmektedir? F-35 parçaları taşıyan gemiler limanlarımıza nasıl yanaşabilmektedir? İsrail’e patlayıcı taşıyan gemiler Haydarpaşa Limanı’nda nasıl demirleyebilmektedir?” şeklinde konuştu.
“Bu ahlaki ve vicdani çöküntü, sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de tehdit etmektedir”
Siyonist çeteye yardım taşıyan gemilere gösterilen hoşgörünün vicdanları kanattığını aktaran Memiş, “Bugün Filistin’e giden bir yardım gemisi vurulurken, İsrail’e yardım taşıyan gemilere hoşgörü gösteriliyorsa bu, açıkça bir çifte standarttır. Bir yanda Gazze’ye ulaşmak isteyen yardım gemileri vurulurken, diğer yanda Siyonist rejime destek sağlayan lojistik kanalların açık olması, vicdanları kanatmaktadır. Bu ahlaki ve vicdani çöküntü, sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de tehdit etmektedir. Yani işin özü, terörist israil bu cüretkârlığını biz Müslümanlardan almaktadır. Mavi Marmara davasında olduğu gibi, uluslararası sularda yardım gemisine saldırıda bulunulmasına ve 10 vatandaşımızın şehit edilmesine rağmen yalnızca kuru bir özrü kabul edip şehit kanlarına karşılık ödeyeceği 3 kuruşluk bir tazminatla yetineceğini bilmesidir! Gerekli tepkiyi ortaya koyamayışımızdan, yöneticilerimizi ve hükümetlerimizi gereken adımları atmaya ikna edemeyişimizdendir. Susmaya olan alışkanlığımız, zalimi cesaretlendirirken; imanımızın son zerresi olan buğz etme yetimizi dahi yitirmemize yol açmaktadır.” ifadelerine yer verdi.
“Türkiye öncülüğünde uluslararası bir “Gazze Barış Gücü” oluşturulmalıdır”
İslam ülkelerinin daha somut adımlar atması gerektiği vurgulanarak, Türkiye öncülüğünde “Gazze Barış Gücü” kurulması ve İslam İş birliği Teşkilatı’nın sahada caydırıcı adımlar atması gerektiğinin altını çizen Memiş, “Bizler vicdan sahipleri olarak buradan net bir şekilde ifade ediyoruz: Müslüman ülkeler artık kınamakla yetinmemelidir. Gazze’ye yönelik ablukanın kırılması için kalıcı ve kararlı adımlar atılmalı, Türkiye öncülüğünde uluslararası bir “Gazze Barış Gücü” oluşturulmalıdır. İslam İş birliği Teşkilatı, işlevsiz açıklamalarla değil, sahada caydırıcı adımlarla sorumluluğunu yerine getirmelidir. Başta Türkiye olmak üzere bütün İslam ülkeleri, Siyonist İsrail’le diplomatik, ticari ve askerî tüm ilişkileri derhal kesmeli; İsrail ile iş tutan tüm unsurlar kamuoyu önünde ifşa edilmelidir.” diye belirtti.
“Bu davaya sırt dönenler, kendi izzetlerini ve şereflerini kaybederler”
Gençliğin her zaman mazlumun yanında, zalimin karşısında yer alacağını belirten Memiş, “Bir hadis-i şerifte Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Siz Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Öyle ki Yahudi, taşların ve ağaçların arkasına saklanacak; o taşlar ve ağaçlar da: ‘Ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! Şu arkamda bir Yahudi var’ diyecek.” (Buhârî, Fiten, 25; Müslim, Fiten, 82) İşte o gün gelip mücadele sırası ağaçlara, taşlara gelmeden, henüz bu zulme dur deme fırsatımız ve gücümüz varken bir kez daha yöneticilerimize sesleniyoruz. Filistin davası, sadece bir coğrafyanın değil; bütün bir ümmetin izzet ve şeref davasıdır. Bu davaya sırt dönenler, kendi izzetlerini ve şereflerini kaybederler. Bu saldırıyı gerçekleştiren de buna sessiz kalan da ahirette mazlumların ellerinden kurtulamayacaktır. Hiçbir siyasi, ekonomik ya da diplomatik çıkar; bir çocuğun gözyaşından, bir annenin feryadından daha değerli değildir. Bizler, Hakk’ın hâkimiyeti için, zulmün karşısında dimdik duran bir gençlik olarak; her nerede bir mazlum varsa, yanında yer alacağımızı, her nerede bir zalim varsa karşısına dikileceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Rabbimizden, ümmeti yeniden diriltecek bir kıyam ve bu kıyama önderlik edecek izzetli yöneticiler niyaz ediyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” dedi.
Basın açıklaması, okunan dua ile sona erdi.
Kaynak:İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.