,
  • BIST 9722.09
  • Altın 2428.571
  • Dolar 32.5199
  • Euro 34.8
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 27 °C
  • İzmir 25 °C
  • Antalya 28 °C

Gülümseyen simaları özledik...

Mehmet Cemil EREZ

            İnsanoğlunun kıymet verdikçe artan bir dert yumağına dönüştürdüğü dünya hayatında, tesellisidir gülümseyen simaları görmek istemesi. Sayılarının gittikçe azaldığı bu yüzler, teselli arayanları dertleriyle baş başa bıraktı.

             Kimdir bu gülümseyen simalar? Bu kadar kıymetli midir veya insanlık için vazgeçilmez mi soruları hemen zihnimizde şekillenmeye başlar.

             Aslında gülümseyen yüzleri arayışımızın sebeplerinden biri, gülümseten insanların artık aramızda olmayışlarıydı. Biz bunların kıymetini yanımızda olduklarında bilemedik. Ayrılık baş gösterince aslında neleri kaybettiğimizi o zaman anladık. Bu yüzler her insanın kendi yaşam çizgisinde, dertlerini rahatça anlatabileceği, gözyaşlarının saklamasına bile gerek duymadığı, içtenliğin ortamında, her şeyi rahat konuşabildiği, yeri geldiğinde öfkelenen, yeri geldiğinde şefkat eliyle huzursuz ortamı anında huzurlu bir ortama çevirmesi, ağlayışları bir anda tebessüme çevirdiklerini hatırladıkça, kıymet verilmesi gerektiğini anladık. Fakat geç kalınmış yoklukları derin bir yara açmıştı bir kere.

            Kimdi bu gülümseyen simalar; bunlar kıymet vermedikleri dünya hayatının dertleriyle değil, içindekilerinin de onları dertlendiremediği kişilerdi. Her sorunun kendilerinde güzelleştiği insanlardı. Kısacası gülümsemek isteyenin yapacağı tek bir şey vardı, onlar da onu yapıyorlardı. Ölümü bir başlangıç olarak kabul edip, yeni alemin hesaplarıyla bütünleşiyorlardı. Sizce de öyle değil mi? Dertlendiğimiz, hüzünlendiğimiz anlara bakar mısınız? Ölümün sonrasına ne kadar faydası var diye.

              Gülümseyen simaların gülümsediklerini gördükçe, rahatlatan tavırlarının nasıl böyle etkili olduklarını, konuşmasalar bile gülümsemenin ne kadarda etkili olduğunu onlardan öğrendik. Her konuda bilgi sahibi olduklarını iddia edenler bile, bir tebessüm kadar etkili olamıyorlardı.

              Gülümseyen simalardan kastım, içten gelen bir samimiyet, yoksa yüze yansımış bir gülümseme değil, biraz daha detaylandırmak istersek bunu güzel bir misalle renklendirelim.

              Hastası, doktoruna sürekli yüzünün asık olduğunu hiç gülmek istemediğini mutsuz biri olduğu şikayetiyle derdini anlatır. Doktor hastasının şikayetlerini pür dikkat dinledikten sonra, kendince bazı sorularla hastasının sıkıntıların nedenini araştırır. Gidip gelmeler, verilen ilaçlar bir türlü hastasını rahatlatmaz, aksine daha fazla rahatsızlık oluşturur. Doktor hastasının derdine çare olabilmek için her yola başvurur, fakat beyhude netice alamaz. Araştırmaya devam ederken şehre geziye çıkar görmüş olduğu bir sirk dikkatini çeker gider, sirkte palyaçoya bir bilet alır seyreder, seyrettikçe kendinden geçercesine güler, güldükçe de işte benim hastanın ilacı bu diyerek mutluluğunun doruk noktasına ulaşır. Palyaço muhteşemdir salonun kalabalığını hipnoz edercesine, kendine bağlamış yerlere yuvarlanıncaya kadar güldürmektedir. Gösteri biter seyirciler, dağılır doktorun aklında, hastasını bir an evvel bu palyaço ile tanıştırmak vardır. Hemen hastasını aratır, yarına acil kendisini görmeye gelmesini ister. Hasta gelir, doktor akşam yaşadıklarını anlattıkça tekrar gülme krizleri tutmuştur, fakat hastasında hiç bir tepki yoktur. Doktorun dikkatini çeker, bu da mı sende herhangi bir yumuşamaya neden olmadı mı? diye sorar. Hastanın cevabı doktoru şok edecekti. "Doktor bey sabahtan beri anlatıp ta güldüğünüz palyaço benim" der.

              Misalimizde başkasının karşısında gülmek veya onu güldürmek için şaklabanlık yapmak değil. Sorunların analizi noktasında dertlerin, sorunların nedenli hafif olduğunu anlatanları kaybettik. Sorunları üretmek veya büyütmek yerine çok basit bir misalle dertlemeninde nedenli boş olduğunu anlatanları kaybettik. Alimin biri dünyada bir seccademin olması benim en büyük mutluluğum diyor. Nedenini soranlara cevaben dünyada bir şeylere sahip olsan bir zaman gelecek bir afet geldiğin de hangisini kurtarayım derken kendimi kaybetmekten korkuyorum der. Mesela bir sel geldi seccade mi yüksek bir taşın üzerine bırakıp seyre geçerim. Fakat malım çok ise hangisini kurtarayım derken sel beni de alır gider diyor.

            Toplum gülümseyen yüzlerini kaybettikten sonra, değer verdiği şeylerde onu gülümsetmediğinden, yeni nesil ne gülümseyen yüzleri tanıdı, ne de bizde bir gülümseme gördü. Varın gençliği halini siz düşünün. Beyhude şeylerle mutluk arayanların sonu hep hüsranla neticelenmiş. Tarih bizi de örnekleri arasına alacaktır. Geldiler ve gittiler diye...

           Rabbim bizleri kendisinin razı olduğu kullar zümresinden eylesin.

           Selam ve dua ile…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Hür 24 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 532 658 98 55