,
  • BIST 9524.59
  • Altın 2493.789
  • Dolar 32.5764
  • Euro 34.7318
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 16 °C
  • İzmir 16 °C
  • Antalya 18 °C

Avrupa Rüyası Üzerine

Selman URUK

 “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.”         -El Bakara: 120-

 

“Olympos Dağı´nın çocukları, Hira Dağı´nın çocuklarını asla kabullenmeyecektir.”

                                                                                                                 -Cemil Meriç-

 

Aslında söylenmesi gereken her şeyi yukarıdaki pasajlar söylemiş. Bunun üstüne ancak âcizane birkaç kelam edilebilir. Kelamı seslendireceğim kişiler inşallah kafalarını gömdükleri kumdan çıkarıp devekuşu rolünden sıyrılırlar.

Evet, medeni? Batı ve onun insanlığa armağan ettiği medeniyet düşüncesi, son birkaç yıldır daha net ve gerçekçi bir edayla görünür olmuş. Gözüken o ki gelecek günlerde bu tozpembe dumanın altındaki karanlık ve kanlı çehre daha da net ortaya çıkacak.

Ne mi gözükecek?

Ayetin bize haber verdiği  “Sen onların dinine uymadıkça” düsturu mucibince kendilerinden olmayanlara nasıl baktıkları ortaya çıkacak. Bir babanın kucağında çocuğuyla, son nefesini kullanarak polisin elinden kurtulduğu anda bir batılı “kadın gazetecinin” çelmesiyle yere yuvarlanması ortaya çıkacak. Hükümetleri ve halkları nasıl manipülatif haberlerle yıkmaya çalıştırdıkları ortaya çıkacak. Bütün bir Müslüman coğrafyaya yutturmaya çalıştırdıkları “laiklik” yalan mumunun Papa´nın eteklerine varınca nasıl söndüğü olduğu ortaya çıkacak.  Pinokyo´nun aslında batı siyaset tarihinin en temel aktörü olduğu ortaya çıkacak. Ülkeleri işgal etme gerekçelerinin aslında nükleer silah veya terörizm ile alakalı olmayıp, bizatihi kana ve vahşete olan dayanılmaz iştahlarının bir argümanı olduğu ortaya çıkacak.

Tüm bunlar çok netti ama “gören gözler için” biraz zaman biraz da olay lazımdı. Şimdi olan budur.

Ama asıl acı olan yerli aklı uyuşukların varlığıdır. Bunlar içimize konulmuş “Truva Atı” görevi gören ahlak ve muhakeme gücünden yoksun acizlerdir. Ve her zamanki görevleri gereği, Batı´nın yaptıklarına tapmaya devam edip, aslında Batının yaptıklarının ne kadar doğru ve kutsal olduğunu bize anlatmaya devam ediyorlar. 

 “Kadın” olması nedeniyle o çelme takan kadın gazeteciye bir şey demememiz gerektiğine kanidirler. Çünkü yüzyıldır “kadın hakları” enjekte edilmiş damarları, beyinlerine bu durumun “pozitif ayrımcılık” kanunu gereğince değerlendirilmesi gerektiğini söyleyecek. O kadın hem bir gazeteci hem bir batılı. Muhakkak içinde bir iyilik vardır ve bu iyilik gereği öyle yapmıştır? diyecek beyni uyuşturulmuş beyinsizlerimiz. Çok değil, daha 250-300 yıl önce Batı, bizim şimdilerde taptığımız bu kutsal “kadınları” içine şeytan kaçmış diye diri diri yakıyordu. Oysa onlar diri diri kadınlarını yakarken biz çoktan cenneti o kadınların ayakları altına sermiştik. Ama içimizdeki vampir sevdalıları bunu görmedi hiç. Görmüyor hala. Vampirliğe olan sevdaları nedeniyle, 6 yıldır Suriye topraklarında sürdürülen Batı vahşetini görmüyorlar.  Kasten ve planlı olarak Suriye´de sürdürülebilir bir silah satış pazarı oluşturulduğunu da görmüyorlar.

Batı vampirleri 6 yıldır Suriye´de, 100 yıldır da diğer İslam ülkelerinde sürekli olarak Müslüman kanı içerek besleniyor.  Dün ne yaptılarsa bugün aynısını yapıyorlar. Payitaht-ı İSLAMBOL’u ittihat ve terakki partisi (kısaltılmışı İ.T. Partisi olarak yazılır)entrikalarıyla nasıl darmadağın ettilerse bugün de aynı şekilde birlikteliklerimizi dağıtmaya çalışıyorlar. Şimdilerde insanlarımıza dikte ettikleri “diktatör” algısının altında yatan yegâne amaç budur.

Ehl-i vicdan iseniz siz değerli “diktatörlük” karşıtlarına bir iki sual sormama müsaade ediniz:

Bütün bir tarihi vicdansız ve zalim diktatörleri yaşatmak, onları desteklemekle yazılmış olan Batı, şimdilerde “bizim diktatöre” neden bu kadar karşı oluyor? Yani madem bizi bir “diktatör” yönetecek, bunun batılılarca desteklenmesi gerekmez mi? Öyle değil mi ki, Osmanlının yıkılışını müjdeleyen diktatörleri desteklemedi mi? Baas rejimi diktatörlerini, Enver Sedat´ı, Hafız Esed´i, Saddam Hüseyin´i, Hüsnü Mübarek´i, Batista´yı, Hitler´i, Mussolini´yi desteklemedi mi? Evet bu zalimlerin tümünü batı düşüncesi ortaya çıkarıp, batı düşüncesi büyütmüştür. Şimdi madem “diktatör”ün biri Türkiye´yi yönetecek neden desteklemiyorlar? Desteklemeyi bırakın neden o taptıkları “tarafsızlık” ilkesi gereği Türkiye´nin bir iç meselesi olan referandum meselesinde dinden çıkıp taraf oluyorlar?  Neden Orta ve Batı Avrupa ülkelerinin tamamı aleni bir şekilde “hayır” kampanyasına destek olup destek verirken, “evet” kampanyasına da yapabildiklerinin en azami ölçüsüyle köstek oluyorlar.

Yoksa mesele bir “iç mesele” değil mi?

Evet, mesele iç meseleden büyük bir meseledir. Mesele batı emperyalist tarihinin kesintisiz akışının menderesler oluşturduğu bir çağda oluşumuz meselesidir. Menderesler oluşmuşsa nehirin denize döküleceği yer yakın demektir. Bu nehirin akıttığı kan artık son bulmak üzere. Yüzyıllık rüya bitiyor. Heybelerinde gizledikleri silahlarını kuşanmışlar. Halı altlarına sakladıkları çöplüklerini gözükür yapan biri çıkınca vampir dişlerini bilemekle meşguller şimdi. Diri diri yaktıkları kadınların hayallerini tam unutacaklardı ki şimdi de Hollanda´nın ifade özgürlüğü kokan! Sokaklarında insanları köpeklere yem etme arzuları depreşiyor. Felluce´de yaptıkları tecavüzleri saklayacak bir çuvalları kalmadı.

Yerlileşmek ve tam bağımsızlaşmak isteyen bir coğrafyada ve zamanda olmamız hasebiyle önümüzdeki günler çok büyük değişim ve gelişimlere gebedir. Kendi ayakları üstünde durmaya çalışan bu ülke diğer tüm İslam ülkelerine örneklik teşkil ediyor. Ve potansiyellerinde var olan cihad ruhunu depreştiriyor. Eğer bu gelişimi anlar ve doğru değerlendirirsek geçen yüzyıl boyunca yaşamış olan İslam alimlerinin müjdelediği İslam´ın zaferi zamanına çok yakınız demektir.

 Nerde durduğumuz nereye varacağımızı belirleyecek.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Hür 24 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 532 658 98 55