Selam, müminin şiarıdır. Korku, endişe, keder ve tehlikeden uzak olmanın, sekinet ve güvenin adıdır. Onun için bizler, tanıdığımız tanımadığımız bütün müminlere selam vererek, güven ve muhabbet bağlarını kurarak; bu emir ve sünnetin unutulmamasını sağlamalıyız.
Allah’ın isimlerinden olan “Es selam” ismi ile aramızda muhabbet ve güveni tesis etmemiz için azami gayret göstermeliyiz. Zira Nisa Suresi 86’da Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Size selam verildiği zaman ondan daha güzeliyle veya misliyle karşılık verin. Şüphesiz ki Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.”
Hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (S.A.V.): “İman etmedikçe cennete giremezsiniz! Birbirinizi sevmedikçe de kâmil anlamda iman etmiş olamazsınız! Size birbirinizi sevmenize vesile olacak bir davranış öğreteyim mi? Aranızda selâmı yayın!” -Müslim, İman, 93- diye buyurmaktadır
Ayet ve Hadislerin emrine uyarak; Gittiğimiz her ortamda, bir meclise girerken, minibüse binerken, alış veriş yaparken, telefon açarken olsun söze “Selamın Aleykum” diyerek başlamalıyız. Hadiste geçtiği şekliyle Peygamberimizin emrine uyarak tanıdığımız, tanımadığımız herkese selam vermeliyiz. Böyle yapmalıyız ki, yeni yetişen gençlerimizde bu sünneti alışkanlık haline getirsinler. Yoksa Allah korusun bu sünnet ve emir zamanla unutulacaktır. TV, internet ve farklı ortamlarda yetişen gençler bilinçlendirilmezse, bu ve diğer sünnet ve İslam’ın şiarları unutulmaya yüz tutacaktır.
Söze başlarken “Selâmun aleykum (Allah’ın selamı üzerinize olsun)” diyerek, iyi niyetimizi duaya dökmeliyiz. Selam, dost olduğumuza ve bizden zarar gelmeyeceğine dair karşımızdakine verdiğimiz teminattır. Selam, küslüğü ve kini unutup kardeş kalmayı ilan etme halidir. Zira tebessümle verilen bir selam, kırgınlıkları ve endişeleri yok eder. Yürekleri birleştirir, şefkat ve nezakete vesile olur.
Selam sıradan bir ifade, gündelik bir alışkanlık değildir. Kilitli kapıları açan, gönüller yapan kıymetli bir anahtardır. Peygamber Efendimiz (S.A.V.), hayatı boyunca selamı dilinden eksik etmemiştir. Bizlerde başta kendi hane halkımız olmak üzere yanı başımızdaki komşumuzu, akrabamızı, yakınlarımızı ve karşılaştığımız herkesi selamsız geçmemeliyiz. İsterse bazıları bize tepki gösterse bile, bu güzel hasleti devam ettirelim. Kimsenin kimse ile konuşmadığı, herkesin kendi aleminde tek başına kalmak istediği bir ortamı selam vererek ve selamı yaygınlaştırarak değiştirebiliriz.
Selam basite alınacak bir davranış değildir. Selam vererek ve selamı yaygınlaştırarak İslam toplumunda kardeşlik, muhabbet ve dayanışma ruhunu canlandırmış olacağız. Böylece oraya Allah’ın rahmet ve bereketinin inmesi ve Allah’ın yardımının her daim üzerimizde olmasına vesile olacağız inşallah.
“…Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selâm verin. İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle açıklar.” -Nur Sûresi: 61-
Bir adam, Resûlullah (S.A.V.)’e: -İslâm’ın hangi özelliği daha hayırlıdır, diye sordu? Resûl-i Ekrem: “Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selâm vermendir” buyurdu. -Buhârî, Îmân 20; İsti‘zân 9, 19; Müslim, Îmân 63.-
Selam en güzel duadır. Selam, Allah’ın Selam ismiyle muhatabımıza dua etmektir. “Selamun aleykum” bir bakıma da, benden emin ve selamette olabilirsin, ben de senin öyle olmanı istiyorum demektir.
Toplum içindeki bir insanın akşama kadar bu duayı onlarca kez tekrarladığını ve aynıyla karşılık bulduğunu düşünün. Eğer bu bilinçli bir eylem olarak yapılırsa Allah’ın bu isminin tecellisi ilmek ilmek toplumun ve insanların kalbine işlenecektir. Böylece toplumda sulh ve selamet oluşacak, en azından buna katkı sağlayacaktır. Selamı ve İslam’ın şiarlarını yaygınlaştırma ve hakim kılmayı bizlere göstermeyi ALLAH (C.C.)’den niyaz ediyorum.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.