,
  • BIST 9716.77
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 24 °C
  • İzmir 19 °C
  • Antalya 22 °C

“Afet Öncesi Hazırlık, Afet Anındaki Müdahaleden Daha Önemli”

“Afet Öncesi Hazırlık, Afet Anındaki Müdahaleden Daha Önemli”
Türkiye’nin, afet alanında yaptığı çalışmaları genelde “yara sarma” temelli yaptığını ifade eden Serhat Yılmaz, “Artık insanımızı enkazdan nasıl çıkarırız diye değil, insanımız nasıl enkaz altında kalmaz düşüncesini yerleştirmemiz lazım” dedi.

Son dönemlerde Türkiye genelinde yaşanan sel ve deprem gibi afetler, akıllara “Afetlere ne kadar hazırlıklıyız”sorularını getirdi. İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Koordinatörü Serhat Yılmaz, afet öncesi alınan tedbirlerin,afet sırasındaki müdahalelerden daha fazla hayat kurtardığını hatırlatarak, “Budurum kısa vadede ve ulusal çapta yerine getirilmesi gereken bir zorunluluktur”dedi.

100 YILDA SADECE DEPREME 100 BİN KURBAN!

Türkiye’nin, yer aldığıcoğrafyanın tektonik oluşumu, jeolojik yapısı, topografyası ve meteorolojiközellikleri nedeniyle deprem, sel, heyelan, çığ gibi afete dönüşebilecek birçokdoğal tehlikeyi bünyesinde barındırdığını hatırlatan Yılmaz, “Bir de bu duruma,özellikle büyük kentlerin tarihi bir miras olarak doğal risklerin bulunduğualanlarda kurulması ve bu kentlerin genellikle kontrolsüz gelişimleri,teknoloji ve insan kaynaklı afete dönüşebilecek yeni risk türlerine de zeminoluşturarak ülkemizi afetler açısından daha kırılgan bir hale getiriyor. Yakıntarihimize baktığımız zaman sadece depremler nedeniyle 1900 ile 2012 yıllarıarasında 100 bin kişinin hayatını kaybettiğini, 170 bin kişinin yaralandığınıve 700 bin konutun ağır hasara uğradığını gösteren bir tablo ile karşılaşırız.Bu tabloya, ülkemizde meydana gelen sel, yangın, kuraklık, heyelan ve çığ gibiafet ve acil duruma neden olan olaylar da eklenince afetler açısından ne kadarkırılgan bir yapıda olduğumuz açıkça ortaya çıkıyor. Tarih boyunca afetlerinyıkıcı etkilerine bu kadar maruz kalan, nüfusunun yüzde 70’nin, sanayitesislerinin de yüzde 75’nin birinci ve ikinci derecede deprem bölgesinde yeraldığı ülkemizde, afetlere hazırlık kapasitesinin hala istenilen düzeydeolmaması yapılan çalışmaların yeterliliğinin sorgulanmasına neden oluyor” dedi.

“BİZ YARA SARIYORUZ, DÜNYA ÖNLEM ALIYOR”

Türkiye’de afetlerin etkilerineyönelik yapılan mevzuat, uygulama ve önemli politika değişikliklerinin tarihinebaktığımızda, genellikle afet sonrası, o olaya ilişkin çıkarılan yasalarçerçevesinde geliştiğini hatırlatan Yılmaz, “Bu nedenle bu düzenlemelerönleyici değil, afetlerden etkilenenlerin durumunu düzeltmeye ve yaralarınısarmaya yönelik düzenlemeler olarak ortaya çıktığını bildirdi.

27Aralık 1939 tarihinde Erzincan Depremi ve sonrasında çıkarılan “ErzincanDepreminden Müteessir Olan Mıntıkalarda Zarar Görenlere Yapılacak YardımlarHakkında Kanun”, 1941, 1942 ve 1943 yıllarında farklı bölgelerde yaşanan yoğunsu baskınları sonrası çıkarılan "Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına KarşıKorunma Kanunu", 1 Ekim 1995 Dinar Depremi ve sonrasında çıkarılan “TabiAfetler Nedeniyle Meydana gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Kanun” venihayetinde 1999 Marmara Depremleri sonrası gelişmeleri bu durumunörneklerinden sadece birkaçıdır.

 

Oysadünyadaki afetlerle mücadelede başarılı ülkelere baktığımızda, bu ülkeleringeçmişte yaşadıkları afetlerden dersler çıkardığını ve edindikleri tecrübelerdoğrultusunda afet öncesi risk azaltma ve hazırlık çalışmalarına ağırlıkverdiklerini görmekteyiz dedi. Yılmaz, alınan bu dersler sonucunda “DoğalAfetlerin Azaltılması Uluslararası On Yılı”, Afet Riskinin Azaltılması KüreselRaporu”, “Hyogo Bildirgesi”, “Ulusların ve Toplulukların Afetlere KarşıDirençlerinin Artırılması” ile “Risk Azaltma Küresel Platformu” gibi çalışmalarlauluslararası düzeyde afetlere karşı risk azaltma standartları oluşturulmaya çalışıldığınıbelirtti. Türkiye’nin de bu çalışmalarda rol aldığını belirten Yılmaz, günümüzdeafetlere karşı daha dirençli ülkelere baktığımızda ise hepsinin ortak paydasındauluslararası düzeyde kabul edilen ve kriz yönetiminden ziyade risklerinazaltılmasını hedefleyen bu standartların uygulanmaya çalışıldığını ancakülkemizde hala bunun tam anlamıyla hayata geçirilemediğini ifade etti.

 

“1999 DEPREMİ MİLAT OLDU, AMA HALA YAVAŞIZ”

1999 depreminin bu yaklaşımınTürkiye’de de benimsenmesi açısından bir “milat” olduğunun altını çizen Yılmaz,“Ancak yine de, bazı özel projeler dışında bu yaklaşım toplumsal ve kurumsaldüzeyde karşılık bulmuş bir yaklaşım olamadı. Her ne kadar kanun ve yasalarlaalınan kararların toplumsal düzeyde karşılık bulması zaman alsa da afetler gibine zaman gerçekleşeceği belli olmayan tehlikelere karşı bu sürecinhızlandırılması gerekmektedir. Ayrıca 1999 Marmara Depremlerini Türkiye’dekiafet yönetimi yaklaşımlarında bir milat olarak kabul ettiğimizde geçen 18 yılarağmen bu sürecin normalden de daha yavaş ilerlemesi afetler açısından halakırılgan ülkeler arasında yer almamızın temel nedenlerindendir” diye konuştu.

“Yaşadığımız coğrafyayı iyi algılamalı,olası risklerimizi öğrenmeli, bu risklerin neden olacağı tehlikelere karşıönlem almalı, benzer tehlikelere maruz kalan ülkelerin deneyimlerinden derslerçıkarmalı ve afetlere karşı toplumsal kapasitemizi artırmalıyız” diyen Yılmaz,sözlerini şöyle noktaladı. “Bu hedefe ulaşmak için toplumumuzu afetlerhakkındaki ön yargılarından arındıracak, afetlere yönelik tutum vedavranışlarımızda iyi yönde köklü değişikliklere yol açabilecek çalışmalarınyaygınlaştırılmasına ihtiyaç duyuyoruz. Türkiye, afet sonrası yıkım ve yarasarma sarmalından ancak bu şekilde çıkabilir. Bunun için de modern afetyönetiminde olduğu gibi, müdahale ve iyileştirme çalışmalarından oluşan krizyönetiminden daha çok, kayıp, zarar azaltma ve hazırlık çalışmalarından oluşanrisk yönetimine önem vermemiz gerekiyor. Ülkemizde artık “insanlarımızı enkazaltından nasıl kurtarırız” düşüncesiyle yapılan çalışmaların yerine,“insanlarımız nasıl enkaz altında kalmaz” düşüncesiyle yapılacak olan toplumtabanlı çalışmalara öncelik vermemiz gerekmektedir. Bu nedenle artık afetlerinolup olmayacağını tartışmaktan vazgeçmeliyiz. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarıbir başlangıç olarak görmeli, bundan sonra afet yönetimini bir bütün olarakdeğerlendirmeli ve hazırlığa gereken önemi vermeliyiz. Afetler olmadanyapılacak hazırlık çalışmalarının ve alınacak önlemlerin afet sırasındaki etkinmüdahaleden çok daha fazla yaşamı kurtaracağını unutmamalıyız. Bu, kısa vadedeve ulusal çapta yerine getirilmesi gereken bir zorunluluk.”

Kaynak: HÜR24 Haber
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Hür 24 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 532 658 98 55