,
  • BIST 9645.02
  • Altın 2411.243
  • Dolar 32.5814
  • Euro 34.8167
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 25 °C
  • İzmir 29 °C
  • Antalya 26 °C

Adalet Nerede?

İhsan Pınar

        “Adalet mülkün temelidir” veciz sözünün birçok yerde asılı, her yerde ve herkesçe dillendirildiğini biliyor, görüyoruz.

        Hükümetler, siyasiler, İdareciler, Dinler ve ideolojiler, parti ve örgütler; Müslümanlar, Devrimciler, Sosyalistler, Milliyetçiler, Welatparézler… Konuştuğunuz herkes  ‘Adalet’ istediğini ve ‘Adalet’ için çalıştığını, mücadele ettiğini iddia etmektedir.

        ‘Adalet Sarayı’ adıyla memleketin her tarafında devasa binalar yapılmaktadır. Bu binalarda Hukuk Fakültelerinde mezun olmuş Hâkim, Savcı ve Avukatlar çalışmaktadır. ‘Yargının’ işlediği bu binalarda temelli bir ‘Adaletin’ sağlandığını hiç kimse iddia ve kabul etmemektedir.

        Fakir halkın isminden de ürktüğü yargıdan; halk şikâyetçi, muhalefet partileri şikâyetçi, mahkemelik olan general ve bürokratlar şikâyetçi ve bazen de hükümetler şikâyetçi.

        Peki neden?

        1 - Çünkü hayatın merkezinde insan vardır. İnsan düzelmeden hiçbir şey düzelmez. Veya bozulan insan, kendisiyle beraber her şeyi bozar. İnsanın düzelmesine öncelik ve ehemmiyet verilmelidir. Ve özellikle Adaletin sağlanmasında görev alacakların iyi eğitilmeleri, ehil ve liyakatli insanlardan seçilmeleri şarttır. Kasabın sizi tıraş etmesi gibi, Adaleti sağlama derdi olmayan, çıkar ve ideoloji zaafları olan ehli keyif diplomalıların da Adaleti sağlamaları mümkün değildir.      

        2 – Adaletin bir tanımı da her şeyi yerli yerine koymak; her hak sahibine hakkını vermektir. Mağdur olana hakkını vermek gerektiği gibi, haksızlık yapana, suç işleyene de hak ettiği cezayı vermek gerekir. Ve en büyük suç; Adaleti sağlamakla görevli olanların, adaletin ırzına geçmeleridir.

        Bununla ilgi başımdan geçen üç olayı kısaca anlatmaya çalışayım.

        1 – Batman’ın en işlek yeri olan Diyarbakır caddesinde kapkaççılar emekli maaşımı kaçırdılar. Kovalayarak yakaladığım 28 yaşlarındaki hırsızı karakola götürüp teslim ettim. Hırsız inkâr etmiyor ama aldıkları paranın arkadaşlarında olduğunu söylüyordu. Polisler, vatandaşlık görevimi yaptığım için beni kutluyorlardı. Davamdan vazgeçmem için yanıma gelen hırsızın abisi “ Hacı abe! Sen vazgeçmesen de vallahi kardeşimi bırakacaklar” diyordu. Birileri de “ Eğer hırsızlar… Ekibinden ise savcılık onları bırakacak” diyorlardı. Ve ilginçtir ki; kapkaç, adam yaralama, hırsızlık, uyuşturucu, asker kaçağı gibi suçlarla dosyası epey kabarık ve… Ekibinden olan hırsız savcılık tarafından serbest bırakıldı.

        2 – Devre mülk almıştım. Satıcı hazırladığı ve imzaladığı sözleşmeyi tek taraflı iptal etmişti. Noter kanalıyla bana gönderdiği yazıda, benden aldığı paradan 1094 lira eksik gönderdiğini yazıyordu. Yaptığım araştırmalarda, bu tür durumlarda satıcının aldığı parayı eksiksiz ve güncelleştirerek ödemesi gerektiği yönünde bağlayıcı Yargıtay kararlarına güvenerek dava açtım. Akıl ve vicdan da bunu gerektirmiyor mu? Madem malı vermekten vazgeçiyorsun, aldığın parayı tamamen geri ödemelisin! Ama yargı farklı karar verdi ve karşı tarafın da abartılmış avukatlık ücretini bana yükledi.

        3 – Geçen sene Diyarbakır dönüşü, yeni aldıkları arabalarının hızını deneyen gençler 180 üzeri hızla arkadan aracıma çarptılar. Çok şükür ölüm olmadı, ama iki araba da pert oldu. Bizler yaralarımızla meşgulken, adamlar resmi işleriyle ilgilendiler.

        Azami hız 70 km. olan yolda adamlar 180 üzeri hızla arkadan vurdukları aracımı, 180 derece döndürerek yaralanmamızı sebep olan şoför kapısına 2. Vuruştan sonra da çarptıkları refüj betonlarını kırarak 34 metre ilerde durmuş. Adamlar aşırı hız yapmış, direksiyonu üzerime kırmış, önünde 6 metrelik yol boş olduğu halde kendi yolundan saparak bana ait olan yolda bana çarpmış, araç takip mesafesi bırakmamış, fren yapmamış… Ve bütün bu ihmaller hızını kesmedi kılıfıyla örtülerek, güya ben kontrolsüz kavşağa çıkmışım gibi suç bana yüklenmiş. Oysa kavşakta durmuş ve nizami kontrolümü yapmıştım. Ancak 300 metre ilerdeki rampadan görülmeyen araç bu mesafeyi 5-6 saniye içinde kat ederek aracıma arkadan çarpmıştı. Eğer ben kontrolsüz çıkmış olsam daha kavşakta ve aracımın sağ ön tarafına çarpacaktı. Oysa dönüşü aldıktan 25 metre sonra ve arkadan çarpmıştı.

         İnsanınız, şaşabilir veya bazı şeyleri unutabiliriz. Hâkim ve Savcılar, adaletin sağlanması için gayret gösterdikleri halde kararlarında tam isabet etmeyebilirler. Ama “ Ben yaptım, yazdım, karar verdim; tamamdır” sorumsuzluğuyla, hiç kimse hareket edememelidir. Ama tarafsız vicdanların büyük çoğunlukla kabul etmediği bilinçli saptırmalar ve yanlış kararlarından mutlaka ibretlik ağır cezalarla cezalandırılmalıdırlar. Hiçbir memur, Hâkim, savcı ve avukat keyfi ve yanlı kararlarla Adaleti yanıltmaya cesaret edememelidir. Herkes yaptığının hesabının sorulacağı mesuliyetiyle görevini en iyi şekilde yapmaya çalışmalıdır. Emniyet ve yargının öncelikli görevi de Adaleti sağlamaktır.

        İfade alan, olay yeri tutanağı hazırlayan memurlardan, hâkim, savcı ve avukatlara kadar herkes kendi görevinden ve kararlarından mutlaka sorumlu tutulmalıdır.

        Birliğin, beraberliğin, huzur ve güvenin, barış ve ilerlemenin temeli Adalettir. Eğer kavga ve terörü bitirmek istiyorsanız, eğer barış ve huzur sağlamak istiyorsanız; eğer Hakka ve halka hizmet etmek istiyorsanız, mutlaka bütün güç ve imkânlarınızla Adaleti sağlamaya çalışmalısınız…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Hür 24 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 532 658 98 55